Nebahat Tanrıverdi, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı, nebahattanriverdi@orsam.org
İsrail, Türkiye’nin kendisiyle ilişkilerini normalleştirmesi için öne sürdüğü önkoşullardan biri olan, Mavi Marmara Gemisi'ne yapılan saldırının uluslararası soruşturma komisyonunu tarafından incelenmesini kabul ettiğini duyurdu. İsrail basınında haberin yayınlanmasından kısa bir süre sonra İsrail Başbakan Yardımcısı Dan Meridor bir radyo programında, İsrail'in aldığı kararın İsrail-Türkiye ilişkisinde yapıcı rol oynayacağına yönelik beklentisini dile getirdi. Ardından İsrail el koyduğu üç Türk gemisini serbest bıraktı. İsrail tarafından ilişkilerin normalleşmesine yönelik atılan bu adımlara karşılık Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsrail son kararını olumlu ancak yeterli bulmadığını, özür ve tazminat taleplerinin yerine getirilmesi gerektiğini açıkladı. Bu noktada, İsrail tarafında yaşanan son gelişmelerin, İsrail-Lübnan gerginliğinin yanı sıra diğer bölgesel olaylar ile birlikte ele alınması gerektiği kanaatindeyiz.
Ortadoğu’da bölgesel çapta ilişkilerin gerildiği bugünlerde İsrail giderek daha fazla yalnızlaşmaktadır. Buna paralel olarak İsrail’in tehdit algılamaları artmakta ve Lübnan ile yaşadığı son gerginliğin nereye varacağı merakla beklenmektedir. Lübnan’daki iç savaş beklentileri ve Lübnan’la olan sınır çatışması, 2006 benzeri bir savaşa neden olabileceği ihtimali nedeniyle İsrail’in güvenlik kaygılarını artırmaktadır. Lübnan içerisinde, BM bünyesindeki Lübnan Özel Mahkemesi’nin yakın zamanda açıklayacağı Hariri suikasti iddianamesinin büyük olasılıkla Hizbullah üyelerini bu suikastle bağlantılı göstereceği yönünde haberler yayınlanması, mahkeme sürecini bir “İsrail projesi” olarak tanımlayan Hizbullah’ın tepkisine neden olmuştur. Hizbullah’ın bu durumu asla kabul etmeyeceğini açıklaması ülkedeki gerilimi de artırmıştır. Bu nedenle, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve Suudi Arabistan Kralı Abdullah geçen hafta içinde Beyrut’u ziyaret etmiş, Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman ile beraber tansiyonu düşürmek amacıyla bir zirve gerçekleştirilmişlerdir. Zirveden kısa bir süre sonra 2 Ağustos'ta İsrail, Ürdün ve Mısır sınırlarında roket saldırıları gerçekleşmiştir. Bunun ardından Lübnan telefon şirketinde yeni bir İsrailli ajanın tespit edilip yakalandığı duyurulmuştur. 3 Ağustos' ta ise Lübnan-İsrail sınırında üç Lübnanlı asker, bir İsrailli komutan ve bir Lübnanlı gazetecinin ölümü ile sonuçlanan bir çatışma yaşanmıştır. Bu gerginlik bir an için herkesin aklına, 2006’deki İsrail-Lübnan savaşını getirse de, tarafların, “itidal” çağrılarına olumlu karşılık vermiş olması bu tehlikeyi şimdilik azaltmış görünmektedir. Öte yandan, İsrail ile Lübnan arasında yaşanabilecek savaşın, Lübnan-Hizbullah ve İsrail askeri güçleri ile sınırlı kalmayacağı, sivil direnişe dönüşebileceği ihtimali de bulunmaktadır. Zira, Hizbullah lideri Nasrallah, Lübnan ordusunun bir daha saldırıya uğraması durumunda Hizbullah'ın harekete geçeceğini açıklamış ve İsrail de son çatışmaya neden olduğu belirtilen ağaçların kesimine devam etmiştir.
İsrail’in Lübnan’la ilgili artan güvenlik kaygılarının yanı sıra, Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi için Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın İspanya gezisi sırasında yaptığı çağrı da kendisi açısından önemli görülmelidir. Beşar Esad, İsrail ile Türkiye ararsındaki ilişkilerin normalleşmesinin Ortadoğu barış görüşmeleri açısından önemli olduğunu, mevcut durumun Ortadoğu'yu ve taraflar arasında yapılan görüşmeleri olumsuz etkilediğini belirtmiştir. Kısa bir süre sonra, 2 Ağustos’ta Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, Suriye-İsrail dolaylı barış görüşmelerine Türkiye dışında bir arabulucu kabul etmeyeceklerini, İsrail’in bu durumu kabul etmesi gerektiğini açıklamıştır. Suriye’den gelen Türkiye-İsrail gerginliğinin sona erdirilmesi yönündeki çağrıların her iki tarafa da yönelik olması ve barış görüşmelerinin devam ettirilebilmesi için Türkiye ile İsrail’den krize bir çözüm bulmalarının istenmesi, İsrail açısından göz ardı edilebilecek bir gelişme değildir.
Bölgede tüm bu gelişmelere paralel olarak ve İsrail- Türkiye ilişkileri bakımından etkili olabilecek bir diğer gelişme, ABD Başkanı Barack Obama’nın, Ağustos ayının sonuna kadar 90 binden fazla Amerikan askerini Irak’tan çekme planına uyacaklarını açıklamasıdır. Bu plana göre önümüzdeki yılsonuna kadar çekilmenin tamamlanması gerekecektir. İşte bu şartlarda ABD yönetiminin bölgedeki en önemli iki müttefiki arasında daha fazla sorun yaşanmasını istemeyeceği ve ilişkilerin bir an evvel düzelmesi için çaba gösterdiğini ve göstereceğini söylemek mümkündür.
İsrail, Suriye, ABD ve Türkiye ekseninde son günlerde yaşanan bu önemli gelişmelerin Ankara-Tel Aviv hattına doğrudan etki yapacağı açıktır. Özellikle İsrail’in, bölgede artan yalnızlığı ve açıkça itiraf etmese de Türkiye’yi tamamen kaybetme korkusu, kendisini Ankara ile ilişkilerini normalleştirme konusunda daha aktif ve yapıcı davranmaya sevk etmektedir. Öte yandan, ilişkilerin normalleşmesi Türkiye’nin de Ortadoğu’da başarıyla oynadığı arabuluculuk rolünü yeniden ve daha etkili biçimde yürütebilmesi açısından belirleyici olabilir.