Oytun Orhan, ORSAM Ortadoğu Uzmanı, A.İ.B.Ü. Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktora Programı
Suriye muhalefetinin dış destekle örgütlenme çabaları 2006 yılına kadar uzanmaktadır. Wikileaks tarafından yayınlanan ABD Dışişleri Bakanlığı belgelerine göre, ABD hükümeti, Suriye’de hükümet karşıtı yayınlar yapan bir uydu kanalı olmak üzere Suriye’deki muhalefet grupları ve onlara bağlı projeleri gizlice desteklemiştir. Suriye Adalet ve Kalkınma Hareketi ağıyla ilişki içinde Barada TV’ye 2006 yılından bu yana ABD hükümetinin 6 milyon dolar civarında yardım yaptığı, bu yardımın uydu yayını sağlamak ve Suriye içinde diğer faaliyetleri finanse etmek amacıyla harcandığı belirtilmektedir.[1] O dönemde gizli ve sınırlı çapta yürüyen örgütlenme çabaları Arap Baharı’nın Suriye’ye sıçraması ile açık ve geniş kapsamlı bir boyut kazanmıştır.
Suriye muhalefeti ilk olarak 1-2 Haziran 2011 tarihlerinde Antalya’da bir araya geldi. “Suriye’de Değişim Konferansı” başlıklı ilk örgütlenme çabasına Sünni Arap aşiretlerinden Alevilere, Kürtlerden, Hıristiyanlara, sürgünde doğan muhalif gençlere ve kadın aktivistlere kadar oldukça geniş bir katılım olmuştu. Böylece Suriye’de gösterilerin başlamasından sonra muhalifler ilk kez bir araya gelmiş ve rejimin değişmesi için işbirliğine gitmişti.[2] Antalya Konferansı’nı takiben bir hafta sonra muhalifler bu kez Belçika’nın başkenti Brüksel’de bir araya gelmiş, yaklaşık 200 muhalifin katıldığı iki günlük konferans sonunda “Suriye yönetimine halka yönelik katliama son vermesi ve Devlet Başkanı’nın görevi bırakması yönünde güçlü bir mesaj verilmişti.[3]
Brüksel’in ardından 16-17 Temmuz 2011 tarihlerinde 350 civarında kişinin katılımıyla “Suriye İçin İstanbul Buluşması” adı altında yine Türkiye’de bir araya gelindi. Beşar Esad yönetimiyle mücadeleye nasıl devam edileceğinin masaya yatırıldığı konferansın sonucunda bir bildirge yayınlandı, 25 üyeli bir konsey ve 11 üyeli bir komite kurulması kararlaştırıldı. Suriyeli muhalifler bu ilk deneyimler ile daha örgütlü ve birlikte hareket etme konusunda çaba sarf etmeye başlamıştı. Ancak üç toplantıdan çıkan sonuç makro hedeflere yönelik ortak hareket stratejilerinin belirlenmesinden ziyade grup çıkarlarının ön plana çıkmış olmasıydı. Güçlü ve geniş tabanlı bir muhalefetin oluşmasını engelleyen bir diğer unsur Suriye yönetiminin ülke içindeki muhalif örgütlenmeye hiçbir alan tanımamasıydı. İstanbul Konferansına paralel olarak aynı gün içinde Şam’da düzenlenmesi planlanan Konferans Suriye yönetiminin engellemesi nedeniyle gerçekleştirilememişti. Böylece iç ve dış muhalefet arasında kurulması planlanan bağ kurulamamış, muhalif hareketin esas gücü olan Şam ayağı zayıf kalmıştı. 16-17 Temmuz İstanbul Konferansı’nda bütün grupların üzerinde mutabık kaldıkları konu, “demokratik ve sivil bir devlet hedefi” oldu.[4] Aynı ay içinde Almanya’nın Berlin şehrinde bir araya gelen muhalifler Ağustos ayının son haftasında yine İstanbul’da toplanarak “Suriye Ulusal Konseyi”nin yakın zamanda ilan edileceğini açıkladı. Son olarak 15 Eylül 2011 tarihinde de tüm muhalif hareketleri bir çatı altında topladığını ifade eden “Suriye Ulusal Konseyi”nin kuruluşu ilan edildi. Böylece Libya’daki Ulusal Geçiş Konseyi gibi uluslararası tanınma stratejisi hayata geçirilmiş oldu. Konsey üyeleri de bir sonraki hedeflerinin uluslararası alanda tanınmak olduğunu ifade etti.[5]
Ulusal Konsey toplantısı çağrısı yapılırken “sadece Esad rejiminin yıkılmasını savunanlar toplantıya gelebilir” şartı öne sürülmüştü. Yani rejim ile muhalifler arasında uzlaşı aramaya dayalı çözüm önerilerinin geçerliliğinin kalmadığı bir sürece girilmiş oldu. Toplantılarda mutabık kalınan bir diğer husus “Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması” oldu. Böylece yine bazı gruplar tarafından dile getirilen azınlıklara (Arap Aleviler, Kürtler gibi) özerk bölgeler verilmesi taleplerinin önü kesildi. “Suriye halkı birdir, bir kalacak” sloganı vurgulandı, “Suriye’nin özgür ve demokratik bir ülke olması” konusunda mutabık kalındı.[6]
Suriye Ulusal Konsey’i şimdiye kadar oluşturulan muhalefet cepheleri arasında en fazla grubu barındıran olması itibariyle öne çıkmaktadır. Her şeyden önce iç (tamamı olmasa da) ve dış muhalefet bir aradadır. Konsey’deki Suriyeli muhalif gruplar Arap aşiretler, Kürtler, Müslüman Kardeşler, liberaller, sosyalistler, gençlik örgütleri ve Asurilerden oluşmaktadır.[7] Konsey’i oluşturan üç temel organ bulunmaktadır. Birincisi 190 üyeli genel kuruldur. Bu yapı muhalefetin meclisi gibi düşünülebilir. Bunun yanı sıra 7 kişilik bir icra komitesi olacaktır. Bu komite genel kuruldan aldığı yetkiye dayanarak onun adına hareket edecektir. Yani bir anlamda yürütme işlevini üstlenecektir. İcra Komitesi’nde Arap aşiretleri, liberalleri, Müslüman Kardeşler’i, Kürtleri, Bağımsızları, Asurileri ve Suriye’deki devrimci grupları temsilen birer kişi bulunacaktır. Heyetin başkanı da dönüşümlü olarak değişecektir.[8] Bir de Konsey’in tüm idari işlerinden sorumlu olacak Sekreterlik bulunmaktadır. 29 üyeli Sekreterlik içinde parti ve grupların dağılımı ise şu şekilde olmuştur: Suriye içinde faaliyet gösteren, ayaklanma hareketini koordine eden “Yerel Koordinasyon Komiteleri” 6 üyelik ile ilk sırada yer almıştır. Müslüman Kardeşler ve Arap aşiretlere 5, Bağımsızlara 5, Şam Deklarasyonu grubuna 4, Kürtlere 4, Galyun Grubu’na 4 ve Hıristiyanlara (Asuriler) 1 koltuk verilmiştir. Konsey’in sözcülüğü görevini üstlenen Burhan Galyun, “tüm ülkelerin Suriye muhalefeti ile ilişkilerini koordine edecekleri organın Suriye Ulusal Konseyi olduğunu belirtmiştir.”[9]
Geniş katılım yelpazesine rağmen daha önceki oluşumlarda yer alan bazı grup ve isimler Konsey’in temsil yeteneği olmadığını savunmuştur. Suriye Ulusal Konsey’ine ilk tepki, Suriye’de faaliyet gösteren iç muhalefetten gelmiştir. Her ne kadar Yerel Koordinasyon Komiteleri ve ayaklanmanın temel dinamiği olan gençler Ulusal Konsey’e dahil edilmiş olsa da iç muhalefet kanadından bazı isim ve grupların tatmin olmadığı görülmektedir. Ulusal Koordinasyon Kurulu üyesi Hüseyin Awdat, el Yovm Televizyonu'na yaptığı açıklamasında “Cüzi bir bölümü de olsa Suriyeli muhaliflerin birleşmesi olumlu yönde atılmış bir adımdır. Ulusal Konsey, tüm Suriyeli muhalifleri kapsamamaktadır. Çünkü Ulusal Konsey, 15 muhalif parti ve bağımsız şahısları içerisinde barındıran Ulusal Koordinasyon Kurulu’na davet göndermemiştir. Kurul, bu konseyde yer almamaktadır” ifadelerini kullanmıştır.[10] Suriye muhalefetinin saygın isimlerinden Mişel Kilo da, “Şam’da toplanan Suriye muhalefetinin, İstanbul’da ilan edilen Suriye Ulusal Konseyine katılım niyetinde olmadığını, Konsey’in dış müdahaleye açık olduğunu buna karşın iç muhalefetin buna tamamen karşı olduğunu” belirtmiştir. Bunun yanı sıra Ulusal Konsey’in Suriyeli Türkmenlerin temsilcilerini davet etmemiş olması ve kurullarda temsil hakkı tanımamış olması da bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır. Suriye Türkmen Hareketi Sözcüsü Ali Öztürkmen “Konsey’in bu haliyle Suriye halkının tamamını temsil etme hakkına sahip olmadığını” ifade etmektedir.[11] Suriye Müslüman Kardeşler örgütünün eski lideri Ali Sadrettin Bayanuni de Konsey’in tam desteğe sahip olmasa da muhalefetin yaklaşık