Prof. Dr. Türel Yılmaz, Ahi Evran Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Humeyni’nin yakın adamlarından olan Büyük Ayetullah Hüseyin Ali Muntezeri’nin geçen Pazar günü hayatını kaybetmesi, İran’da şok etkisi yarattı. Bir gün öncesinde son derece sağlıklı bir görüntü veren Muntezeri’nin ani ölümü sokakları hareketlendirdi. Kum’daki cenaze törenine yaklaşık yüz bin kişi katıldı. Reform yanlılarının gövde gösterisine dönüşen bu töreni, yeni kitlesel hareketlerin habercisi olarak görmek mümkün.
Muntezeri, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından, yaşanan ölüm olaylarına dikkat çekerek, devlet otoritesinin “din adına” seri cinayetler işlediğini belirtmiş ve gelişmeleri “despotizm” olarak nitelendirmişti. Ayrıca, 14 Eylül 2009 tarihinde yayınladığı bildiride: “İslam Cumhuriyeti’nin kurucuları, bugün isyancı olarak gösterilmeye çalışılıyor. Yönetim, emrindeki silahlı güçleri kullanarak masum insanları katlediyor veya onları zindanlara atıyor. Krizi yaratan, aslında otoritenin bizzat kendisidir. Bu durum, devrimin kuruluş felsefesine ve nizama aykırıdır!” demiş ve diğer din adamlarına da “olaylar karşısında sessiz kalmamaları” çağrısında bulunmuştu. Muntezeri’nin bu açıklamaları, muhafazakâr kesimin büyük tepkisini çekmiş ve açıklamaların hemen ardından, Kum Dini Mahkemesi tarafından, Muntezeri’nin üç torununun, aileleri ile birlikte tutuklanması kararı alınmıştı. Ancak, sadece din adamlarının yargılanmasından sorumlu olan bu özel mahkemenin, yetkisi olmamasına rağmen sivil kişileri tutuklaması, dini çevrelerde büyük rahatsızlık yaratmıştı. Muntezeri’nin, torunlarının tutuklanması ile birlikte travma geçirdiği söyleniyor.
Reform yanlısı çevreler, şimdi de sıranın Ayetullah Yusuf Sanei’ye geldiğini, onun da etkisiz eleman haline getirileceğini iddia ediyorlar.
Sanei, mevcut siyasi ve dini otoriteye başkaldıran önemli şahsiyetlerden birisi. Sanei, 12 Ağustos’ta Gürgen’de düzenlenen bir programda, “devrimin prensiplerinden uzaklaşıldığını ve halkla rejimin arasının açıldığını” belirtti. Ayrıca, cemaatine; “Humeyni’ye sahip çıkın. Her yere onun resimlerini asın!” şeklinde seslendi. Bu çağrı da, mevcut iktidarın Humeyni’nin felsefesine karşı olduğu iddialarını doğrular nitelikte görülmektedir.
Sanei, aynı programda, isim vermeden “Ahmedinejad’ın kıyamet öncesinde tekrar ortaya çıkacağına inanılan Kayıp İmam Mehdi ile irtibatlı olduğu” yönündeki iddialara da değinerek; “Güya, sofrasına Mehdi için boş tabak koyuyormuş, onunla irtibat halindeymiş? Bu haramzadelerin uydurmasıdır!” dedi.
Aşırı dinci kesim, Sanei’nin açıklamalarını tepki ile karşıladılar. Sanei, konuşmasının hiçbir yerinde Ahmedinejad’ın isminin geçmediğini söylese de, karşı cepheyi inandıramadı. Bunun sonucunda, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Bürosu tarafından, Ahmedinejad’ı küçük düşürmeye çalıştığı iddiasıyla, hakkında Din Adamları Özel Mahkemesi’nde dava açıldı.
Sanei, Ayetullah Muntezeri’nin ölümünden bir gün önce yayınladığı bildiride, gençlere, şiddete başvurmadan yasal haklarını savunmaları çağrısında bulundu ve “İmam Humeyni ve İmam Hüseyin’in de, aynı idealle ömürlerini geçirdiler.” dedi.
Pazartesi günü Kum’da yapılan cenaze töreninde, ön sıralarda saf tutarak dikkatleri çeken Sanei’nin, topun ucunda olduğu açık.
Nitekim, Muntezeri’nin cenaze töreninden bir gün sonra, Hamaney ve Ahmedinejad yanlısı bir grup, Kum’da gösteriler düzenledi. Grup, Sanei’nin evinin önünde sonlandırdıkları gösteriler sırasında, “Kum, münafıkların şehri değildir. Münafıkların Kum’daki sığınakları yıkılmalı!” diye sloganlar attı. Sanei’nin evini taşlayarak camlarını kıran ve bazı öğrencilerini tartaklayan grup, ayrıca Sanei’nin dini statüsü ve yetkilerinin elinden alınmasını istedi. Söz konusu gösterilerin, yönetim tarafından organize edildiği ve halkın Ahmedinejad hükümeti ile Hamaney’i desteklediği yönünde mesaj verilmeye çalışıldığı kaydediliyor.
İran’da, önemli din adamları arasında gösterilen Zencani, Ahmedi, Rabbani, Tebrizi, Kazımzade gibi birçok Ayetullah da, yönetimin tutumunu eleştirmeleri nedeniyle kıskaç altında tutuluyorlar. Onların pek çoğunun aile bireyleri de içeriye alınmış durumda. Hatta, yoğun baskılardan dolayı bazı önemli din adamlarının Irak’ın Necef kentine gitmeye hazırlandıkları bildiriliyor.
Kum Medreseleri Din Adamları Birliği’ne yakın çevreler, tüm uyarılara rağmen muhalif söylemlerini değiştirmemekte ısrar eden Ayetullahların eş ve çocuklarının sırayla içeri atılmasından rahatsızlık duyuyorlar ve bu durumdan, ülkenin ve rejimin zarar göreceğine işaret ediyorlar.
İran’da, Mollalar arasındaki fikir ayrılıklarının giderek derinleştiği açıkça ortada. 18 Eylül’de düzenlenen Kudüs Günü kutlamaları sırasında yükselen “Bağımsızlık, özgürlük, özgür Cumhuriyet!” ve “Din ile siyaset ayrıdır!” sloganları da gidişata ışık tutuyor.
Gelişmeler, 1979 İslam devrimi süreciyle büyük benzerlikler gösteriyor. Birçok tarihçi, “devrim bir gecede gerçekleşti” noktasında birleşirken, devrimin hazırlık evresini atlıyor. Meclis, 15 Aralık 2009’da Şeriat kurallarının uygulanmasını içeren yasa tasarısını onayladı. İran, bugün yaşanan kargaşa ortamından, ya Suudi Arabistan benzeri Şer’i hükümlerin uygulanacağı bir devlet modeliyle çıkacak ya da kabuğunu kırarak dünya ile bütünleşmiş demokratik bir cumhuriyete dönüşecek!