Nebahat Tanrıverdi O, ORSAM Uzman Yardımcısı, nebahattanriverdi@orsam.org.tr
Mısır’da Mübarek iktidarını sona erdiren ayaklanmalar sonrası siyasi gündem siyasi parti enflasyonu, eski dönemin yargılanması, devlet bürokrasisinin yeniden düzenlenmesi ve askeri yönetime karşı oluşmaya başlayan muhalefetin varlığı ile meşgul olmaya başlamıştır. Tüm bunların yanı sıra bölgede önemli bir aktör olan Mısır’ın bölgesel gelişmelere de müdahil olmaya ve bu bağlamda dış politika üretmeye çalışmaktadır. 1971 Anayasası’nda yapılan değişikliklerin 19 Mart Referandumunda w,2 oranında “evet” oyu alması, referandumda “hayır” oyu kullanılması yönünde çağrı yapan sol ve liberal grupların, milliyetçi-Nasırcı partilerin, Amr Musa, Eymen Nur ve Muhammed Baradey (1) gibi ileri gelen isimlerin yeni dönemdeki ilk siyasi başarısızlıkları olmuştur. Bu başarısızlık ise parlamento, Şura ve Devlet Başkanlığı seçimlerine giden süreçte siyasi tartışmaların hız kazanacağını göstermektedir. Öte yandan Anayasa metnindeki devletini dinini İslam ve kanunların kaynağının Şeriat olması yönündeki madde etrafında bir araya gelen İslami hareketlerin 19 Mart’ta kazandığı siyasi zaferin seçimlere nasıl yansıyacağı ise merak konusudur. Öte yandan, Yüksek Askeri Konsey üyesi Memduh Şahin ve Ordu Sözcüsü İsmail Etmen’in bir basın toplantısı ile kamuoyuna duyurduğu siyasi partiler lehine değişiklikler içeren yeni kanunlar Mısır siyasetinde hareketli bir dönem başlatmış, öte yandan ise bir dizi tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Yeni düzenlemeler ile “Partilerin ilkeleri, faaliyetleri, liderleri ve üyeleri; ırk, din, dil, etnik, cinsiyet ve bölge ayrımı temelinde olamaz. Partiler, her hangi bir yabancı siyasi organizasyonun parçası olamaz ve silahlı grup kuramaz. Partiler yılsonu mali tablolarını açıkça ilgili kurumlara bildirmek zorundadırlar. Aldıkları bağış ve mali faaliyetlerini açıklamak zorundadırlar. Partilerin programları, hedefleri ve yöntemleri ulusal güvenlik, birlik, sivil barış ve demokrasi korumak üzere anayasal gereklerine aykırı olmamalıdır.”esası getirilmesinin ardından pek çok hareket yasal izin almak için çalışmalara başladığını duyurmuştur.(2) Müslüman Kardeşlerin Özgürlük ve Adalet Partisi kurma çalışmaları tartışılırken ülkede Selefi Hareket’e bağlı isimlerden gelen açıklamalar daha derin bir siyasi meseleyi aralamıştır. Mısır Siyasetinde Yeni Aktörler: Ansar El Sünnet Aralık 2010 tarihinde Mısır’da olayların başlamasından kısa bir süre önce, El Baradey’in “kanının akıtılması” yönünde bir fetva veren Selefi din adamı Şeyh Muhammed Hasan, 19 Mart Referandumunda Müslüman Kardeşler ile birlikte hareket etmiş ve “evet” oyuna destek vermiştir. Seçim sonuçlarının ardından ise “din kazandı” şeklinde açıklama yapan Şeyh Hasan daha sonra Ansar El Sünnet Derneği’nin Eylül 2011 tarihinde gerçekleştirilmesi planlanan Parlamento Seçimlerine katılmak için siyasi parti kurma çalışmaları içerisinde olduğunu duyurmuştur.(3) Şeyh Hasan Asharq Al Awsat’la yaptığı röportajında hareketin ve ilerde kurulması planlanan partinin fikirleri ve çerçevesi hakkında bilgi vermiştir. Daha önce siyasi arenada aktif olmayan ve hatta çoğu fraksiyonunun da bu tür faaliyetleri reddettiği Selefi hareket içinde yer alan Ansar El Sünnet’in yeni siyasi dönemde temsil ettikleri insanların taleplerini siyasi alana taşıyabilmek ve savunabilmek amacıyla bu sürecin bir parçası olmak yönünde adım attığını söyleyen Şeyh Hasan bu röportajda, “siyasette din, dinde siyasete karşıyız” söylemini desteklemediklerini, hayatın her alanında dini kuralların uygulanmasının İslami bir gereklilik olduğunu belirtmiştir. “Dinden sadece hoşumuza gidenleri ya da ihtiyacımız olanları alamayız. “Şer’i kurallar bir bütündür ve hepsini uygulamak ile yükümlüyüz” sözleri ile hareketin Mısır’da alacağı konumu aydınlatan Şeyh Hasan ayrıca Mısır Anayasası’nın 2 Maddesi ile hareketlerinin bu politikası arasında yakın bir paralellik olduğunu iddia etmiştir. “ İslam, Mısır’ın resmi dinindir ve İslami Şeriat ülkedeki tüm kanunların kaynağıdır” ibaresini içeren 2. Madde bu bağlamda hareketim temel siyaseti ile örtüşmektedir. Bu madde 19 Mart Referandumu ile korunmuştur. Öte yandan hareketin kadın ve Gayri Müslimler hakkındaki politikaları da bu röportajın konusu olmuştur. Kadınların lider pozisyonda olmayacakları açıklamasının yer aldığı bu röportajda kadınlar gibi Hıristiyanlarında benzer şekilde Müslüman bir ülke olan Mısır’da lider pozisyonlarında bulunmamaları gerektiği yer almaktadır. Bu noktada Şeyh Hasan, “ Ne zaman İtalya’da Müslüman bir devlet başkanı olursa, o vakit burada da bu mesele üzerine düşünebilir” demiştir. Tüm bu açıklamalar önümüzdeki dönemde gerçekleşecek olan Devlet Başkanlığı, Parlamento ve Şura Meclisi seçimlerinde hareketin, kadın ve Hıristiyan adaylara karşı alacağı konumu göstermektedir. Kahire ve İskenderiye’de seçimlere katılacakları açıklanan Ensar El Sünnet’in siyasetten uzak duran, meclis ve halk egemenliğini meşru kabul etmeyen ve demokrasiyi Müslüman ülkelere uygun olmayan batı tarzı bir idare sistemi olarak kabul eden Selefi hareketi yeni döneme nasıl entegre edeceği ve bu bağlamda partileşme sürecini nasıl kontrol edeceği Mısır siyasi hayatında önem taşımaktadır. Selefiler ve Artan Şiddet Olayları Mısır’da İhvan sonraki en etkili ikinci İslami hareket olduğu ileri sürülen Selefi hareketleri, genel itibari ile Sufileri ve Şii grupları hedef alan söylemlerle bilinmekte, ayrıca bu tarz söylemlerin yer aldığı kitap ve yayınların basılmasını sağlamaktadırlar. Öte yandan Selefi akımların tabanının gençlerden oluşması ve kırsalda da (4) etkin olması hem Müslüman Kardeşlerin etki alanını daraltması hem de yeni dönemde Mısır’daki siyasi platforma taşınma çabalarında önemli rol oynayacağı beklenebilir. Siyasai anlamda Selefilerin içine gireceği sürecin yanı sıra Nisan ayı itibari ile artan şiddet olayları ile olan bağlantıları da hem siyasi süreci hem de toplumsal gelişmeleri yakından ilgilendirmektedir. Selefiler tarafından gerçekleştirilen Sufileri, Hıristiyanları ve bazı kafe ve alkol satıldığı iddia edilen marketleri hedef alan saldırıların(5) ideolojik altyapısı Selefi söylemleri ile örtüşmektedir. Öte yandan güncel açıklamalarda da tansiyonu yükselten ifadelerin olması da Mısır’da tırmanan şiddet ile doğrudan bağlantılandırılabilir. Mısır’da Selefilerin güçlü olduğu İskenderiye’de bulunan 16 tarihi Sufi camisi ve gene Sufilere ait tekkeler bu hafta içerisinde saldırılara uğramış ve tahrip edilmiştir. 40 civarında Sufi Camisi bulunduğu ve 36 Sufi Tarikatına merkezlik yaptığı belirtilen İskenderiye’de yoğun bir Sufi nüfus bulunmaktadır. Öte yandan İskenderiye şehri Selefi grupların en yoğun biçimde örgütlendiği şehirlerden biri olması, şiddet olaylarının İskenderiye’de yoğunlaşmasını açıklamaktadır. (6) Gelişmelerin ardından Wafd Partisi Lideri Mustafa El Tavil ve Nasırcı Parti’nin Başkan Yardımcısı Muhammed Abul Ela, Sufilere ve Kıptilere yapılan son saldırılan ardından Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi’ne Selefi gruplara müdahale etmesi yönünde çağrılarda bulunmuşlardır. Wafd ve Nasırcı Parti gibi İslami hareketlerin dışında kalan siyasi grupların askeri önlemler alınması yönündeki çağrıları da siyasi dönüşüm süreci bakımından çeşitli sorunları da beraberinde getirme potansiyeli taşımaktadır. Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi üyesi olan Tümgeneral Muhtar El Mallah, yaptığı açıklamada şiddet ve istikrarsızlığı beraberinde getiren her türlü gruba karşı önlem alacaklarını ve radikal gruplara izin vermeyeceklerini söylemiş, hangi gruptan geldiğine bakmaksızın Vahabi, Selefi, Müslüman Kardeşler ve Hıristiyanlardan gelen siyasi platform dışı tüm eylemlerin karşısında olacaklarını belirtmiştir. (7)Özellikle El Ezher’in son gelişmelerde bir taraf seçmesi ve Selefi akımlarına karşı bazı önlemler alması talebi de bu sürecin içine pek çok aktörün dahil olmaya başladığını göstermektedir. Ayrıca şiddet olaylarından sonra çeşitli Selefi gruplardan farklı açıklamalar gelmesi de Mısır’daki Selefi gruplar içerisinde de ideolojik ve eylemsel farklılıkların olduğunu göstermektedir. Selefi sözcülerinden biri olan Abdul Monam El-Shahat’ın gerçekleşen şiddet olaylarının Selefilere mal edilememesi gerektiği yönündeki açıklaması bu çerçevede değerlendirilebilir. Öte yandan Selefiler ile bağlantılı olan ve İskenderiye başta olmak üzere pek çok bölgede Sufilere ve Kıpti Hıristiyanlara yönelik gerçekleşen bu şiddet olayları, Kahire’deki Suudi Arabistan Büyükelçiliği önünde protesto gösterilerinin gerçekleşmesine de neden olmuştur. Selefilerin Suudi Arabistan ve diğer Basra Körfezi ülkeleri tarafından desteklendikleri iddiası(8) şimdilik sınırlı da olsa kendisine bir taban bulmuştur. Bölgesel anlamda keskinleşen rekabetin Şii-Sünni mezhepleri arasında gerilimli bir hale dönüşmesi ve bu ayrım ve gerilim üzerinden ifade edilmesi yerel bazda gerçekleşen olaylarda da kendini göstermektedir. Müslüman Kardeşlerin 11 Nisan günü Sufi ve Selefi grupları uzlaştırma amacı ile Behira’da bir toplantı düzenlemiş (9) ancak toplantıda şiddet olayları ile tırmanan gerginliğin sonlandırılması için ortak bir zemin bulunamamıştır. Bu girişimlerin Müslüman Kardeşler tarafından üstlenilmesi siyasi anlamda bir etkinlik alanının açıldığını gösterirken şiddet olaylarının artarak devam etmesi ise Müslüman Kardeşler de dahil olmak üzere İslami hareketlerin yeni dönemdeki rolünün daha sert eleştirileri için zemin sağlamaktadır. Sonuç Yerine Bugüne kadar siyasi örgütlenmenin dışında konumlanan ve sosyal ve kültürel hayat içinde hadis, fıkıh ve sünnet alanlarında yorum yapmak ve toplumsal hayatın İslami değerler çerçevesinde düzenlenmesi gibi başlıklar ile ilgilenen Selefi hareketlerin Mübarek sonrası dönemde siyasi hayata geçişi şimdilik sancılı bir süreci de beraberinde getirecek gibi görünmektedir. Bu noktada Müslüman Kardeşlerin, İslami hareketleri tek çatı altında toplama girişimi hem Ensar El ve Sünnet gibi Selefi hareketlerin durumu hem de Mısır siyasi hayatının geleceği bakımından hassas bir noktada durmaktadır. Öte yandan Selefilerin ülke siyasetinde yükselmesi ile siyasi hayatın radikalleşeceği yönündeki tartışmalar, artan şiddet olayları ve Selefilerden gelen sert açıklamalar ile birlikte hız kazanmıştır. Bu durum Müslüman Kardeşler ve ılımlı noktada duran diğer İslami hareketler açısından kaygan bir zemin oluşturmaktadır. Öte yandan şiddet olayları ülkede sosyal tabanın da kutuplaşmasını sağlamaktadır. Kıpti Hıristiyanlar ve Şii-Sufi nüfus bu kaygan zeminin üzerinde duran ve tartışmadan etkilenecek grubun başında olurken, Hıristiyanların statüsü Batılı devletleri, Şii nüfus ise İran’ı yerel siyasete müdahil olmasını sağlayacak argümanları sağlamaktadır. Nitekim İran’dan gelen açıklamalar bu yöndeki gelişmeleri destekler niteliktedir. Mısır’ın içinde olduğu süreç hem bölgesel dengeler açısından önemli olan Mısır’ın iç siyasi yapısı hem de bölgesel dengelerin geleceği bakımından hassas bir noktada durmaya devam etmektedir. Kaynaklar
1- Rey, Mısır'da w.2'den sonra ne olacak?, http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetayV3&Date=2
8.03.2011&ArticleID=1044354&CategoryID=132
2- http://www.zaman.com.tr/haber.do?habe
rno=1114293&title=misirda-siyasi-partilerle-ilgili-yasal-duzenleme
3- Nabih Saleh, Egypt's Salafist Ansar al-Sunna to form political group, Asharq Alawsat, http://www.asharq-e.com/news.asp?section=3&id=24779 ; Egypt’s Salafis to form political party for parliamentary election, http://bikyamasr.com/wordpress/?p=32022 ; Salafis to run in Egypt's upcoming parliament race, Al Masry Al Youm, http://www.almasryalyoum.com/en/node/387264
4- Salih el-Verdani, Mısır’da İslami Akımlar 1, Fecr Yayınları: 156-160.
5- Islamists look for gains in Egypt's freer politics, Associated Press.
6- Egyptian extremism sees Salafis attacking Sufi mosques, The Guardian, http://www.guardian.co.uk/commentisfree
/belief/2011/apr/11/salafis-attack-sufi-mosques
7- Islamists look for gains in Egypt's freer politics, Associated Press.
8- Shias accuse Saudi Arabia of mobilizing Salafis to disrupt Egypt's unity, Al Masry Al Youm, http://www.almasryalyoum.com/en/node/393693
9- MB to Sponsor Reconciliation between Egypt's Salafis and Sufis, Ikhwan Web, http://www.ikhwanweb.com/article.php?id=28372