Nebahat Tanrıverdi O, ORSAM Uzman Yardımcısı, nebahattanriverdi@orsam.org.tr
21 Mart 2011 tarihinde Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları Toplantısı Brüksel’de gerçekleştirildi. Uluslararası askeri koalisyon’un Libya’ya gerçekleştirdiği askeri operasyonun önemli bir gündem maddesi olarak tartışıldığı Brüksel’deki toplantının yankıları ve görevin NATO’ya devredilmesi etrafında şekillenen tartışma pek çok açıdan önem taşımaktadır. Libya’ya gerçekleştirilmekte olan askeri operasyonun bölgesel ve uluslararası etkileri uzun dönemli bir tartışmaya yol açarken hafta başından itibaren operasyona yönelik tarafların tavırları da kısa dönemde hassas bir noktada durmaktadır. BM Güvenlik Konseyi’nin Kararı ve Uluslararası Askeri Koalisyon 42 yıldır Muammer Kaddafi tarafından yönetilen Libya’nın ikinci büyük kenti Bingazi’de 15 Şubat 2011 tarihinde başlayan protesto gösterileri, katılım hızla artması ve Kaddafi’nin kitlelerle aşırı şiddet uygulaması ile birlikte kanlı bir iç savaşa dönüşmüştür. 16 Şubat “ Öfke Günü”nün ardından göstericilerin eylemleri Beyida, Zentan ve Trablus yakınında bulunan Rijban’a sıçramış, ardından ülkenin doğusu ve batısında taraftar bulmuştur. Muhaliflerin Trablus’a doğru ilerleyişleri Kaddafi’nin hava, kara ve deniz saldırıları ile taarruza geçmesinin ardından tutunamamış ve Bingazi’ye doğru geri çekiliş başlamıştır. Kaddafi’nin başlattığı karşı saldırıda başarılı olmasının ardından konu, BM Güvenlik Konseyi’nin gündemine taşınmış ve bu bağlamda 26 Şubat 2011 tarihinde 1970 sayılı karar alınmıştır. Bu karar ile BM Güvenlik Konseyi, sivillere karşı geniş çaplı ve sistematik saldırıları insanlığa karşı suç olarak kabul etmiş ve tüm sorumluların Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne sevk edileceğini belirtmiştir. Bu bağlamda ülkeye karar da belirtilen insani amaçlar taşıyan askeri mühimmatlar dışında herhangi bir askeri mühimmat satımının durdurulması, bu amaç doğrultusunda hava, kara ve deniz ulaşımının ve kargolarının kontrol altında tutulması istenmiştir. Libya’dan ise derhal şiddete son vermesi istenmiştir. Öte yandan, Muammer Kaddafi ve ailesi başta olmak üzere 16 kişinin yer aldığı oluşan listede adı geçenlere seyahat yasağı getirilmiştir. Aynı kararda ayrıca Muammer Kaddafi, oğulları Hanibal Kaddafi, Hamis Kaddafi, Seyfülislam Kaddafi ile Muhammed Muammer Abu Minyar, Kaddafi Mutasım’ın mal varlıklarının dondurulmasına karar verilmiştir. Alınan kararların, Kaddafi tarafından uygulamaya geçirilmemesi ve şiddetin sona ermemesi üzerine konu18 Mart’ta, ikinci kez BM Güvenlik Konseyi’ne getirilmiştir. Bu gelişmeler akabinde başlayan görüşmelerde Rusya, Çin, Almanya, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelerin çekimser oy kullandığı, uçuşa yasak bölge uygulamasının ve Libya’ya askeri operasyonun önünü açan 1973 sayılı karar kabul edilmiştir. Kararın alınmasının hemen ardından 19 Mart’ta uluslararası askeri koalisyon hava operasyonlarına başlamıştır. “Şafak Yolculuğu” operasyonu olarak adlandırılan bu askeri müdahale hâlihazırda kamuoyu tarafından pek çok yönden tartışılmaktadır. Askeri Operasyonunun Brüksel Toplantısı’ndaki Yankıları Öte yandan, 21 Mart’ta Brüksel’de gerçekleştirilen Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları toplantısında Libya’ya yapılan askeri operasyon önemli bir gündem maddesi olarak ele alınmıştır. Toplantıda taraflar arasında Libya’da Kaddafi yönetime karşı ambargo uygulanması ve insani yardım desteği konusunda uzlaşı sağlandığı görülürken uçuşa yasak bölge konusunda fikir ayrılıkları ise belirginleşmiştir. Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe toplantıda, Fransa, İngiltere ve ABD’nin öncü olduğu askeri operasyonun başarılı bir şekilde devam ettiğini belirtmiş ve operasyonu toplantıda savunmuştur. Juppe’nin toplantıda izlediği bu politika hem uluslararası askeri koalisyonun içerisinde başlayan fikir ayrılıkları hem de koalisyon dışında kalmayı tercih eden ülkelerin yönelttiği itirazlar ile açıklanabilir. Öncelikle, uluslararası askeri koalisyon üyelerinden İngiltere ve ABD 21 Mart pazartesi itibari ile operasyonlara dair politika değişikliğine gideceklerini yaptıkları açıklamalar ile belirtmişlerdir. İngiltere Başbakanı David Cameron yaptığı açıklamada operasyonların NATO’ya devredilmesi gerektiğini savunmuştur. Benzer şekilde ABD Başkanı Barack Obama da 22 Mart’ta askeri operasyonu komuta eden ABD’nin bu görevi önümüzdeki günlerde bir koalisyona, bölgesel ya da uluslararası bir kuruma devredeceğini açıklamıştır. Aynı açıklamada Libya’ya BM Kararı kapsamında gerçekleştirilen bu askeri operasyonda ABD’nin varlığını azaltma ve sorumluluğu başka taraflara devretme üzerinde durulmuştur. ABD Savunma Sekreteri Robert Gates de benzer yönde bir açıklama yapmış ve komutanın ilk etapta Fransa’ya ya da Arap Ligi’nin NATO konusundaki itirazları ortadan kalkması durumunda NATO’ya devredilebileceklerini belirtmiştir. 21 Mart Brüksel AB Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda Libya’ya gerçekleştirilen askeri operasyona yönelik tarafların eleştirileri de yer almıştır. İtalya, NATO’nun operasyonu devralması çağrısında bulunmuş, İtalyan Dışişleri Bakanı Franco Frattini “Bu Libya’ya karşı bir savaş olmamalı, BM kararını uygulamaktan öte gitmemeli sözleri ile ülkesinin görüşünü ortaya koymuştur. Ayrıca Frattini koalisyon güçlerinin Libya'ya yönelik operasyonunun NATO’ya devredilmemesi durumunda koalisyon güçlerince kullanılan yedi askerî üssünün kontrolünü gözden geçireceklerini açıklamıştır. Bulgaristan, Polonya ve Almanya gibi ülkeler askeri operasyonda yer almayacaklarını duyurarak operasyonlara fiili destek vermemişlerdir. Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle toplantıda “riskli” olarak tanımladıkları askeri operasyonlara dahil olmayacaklarını tekrarlamıştır. Bulgaristan Başbakanı ise macera olarak değerlendirmiş olduğu askeri operasyonları Libya petrolleri bağlamında İngiltere ve Fransa’nın çıkarları doğrultusunda gerçekleştirildiğini savunmuştur. Brüksel’de gelen eleştirilerin yanı sıra Rusya ve Çin de askeri operasyona çeşitli eleştiriler yöneltmektedirler. Putin’in askeri operasyonları “haçlı seferlerine” benzetmesi bu bağlamda değerlendirilebileceği gibi, Medyedev’in Putin’in yaptığı açıklamayı medeniyetler çatışmasına neden olabilecek ifadeler içerdiği için kabul edilemez bulduğu söylemesi ise bir yandan Rusya’nın dış politika manevrası olarak diğer yandan ise Putin-Medyedev rekabeti olarak değerlendirilmesine neden olmuştur. Her halükarda Rusya Libya’ya askeri operasyon gerçekleştirilmesine karşı olmuş ancak kamuoyu tarafından eleştirilmemek için BM Güvenlik Konseyi toplantısında çekimser oy kullanmıştır. Öte yandan Çin ise eleştirilerini doğrudan yönelterek hava saldırılarının uluslararası hukuku çiğnediği ve Ortadoğu’da yeni istikrarsızlıklara neden olacağını belirtmiştir. Zirve sonrası basın açıklaması yapan AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Cathrine Ashton Libya'ya ekonomik yaptırımları arttırma kararı aldıklarını açıklamasının ardından yasal zemin, gözetilebilir neden ve bölgesel destek olarak belirttikleri 3 şartın hala geçerli olduğunu ve bu nedenle askeri operasyonların AB tarafından desteklenmekte olduğunun altını çizmiştir. Ancak Brüksel Toplantısında üye ülkeler arasında Libya’ya karşı yaptırım uygulanması ve insani yardım ulaştırılması hususlarında geniş bir uzlaşı olduğu da görülmektedir. Bu bağlamda deniz kuvvetlerinin yardım ulaştırma konusunda kullanılması, mülteci sorunu ve gıda yardımı gibi başlıkların 24-25 Mart 2011 tarihinde gerçekleştirilecek olan Avrupa Birliği Zirvesinde ele alınması kararlaştırılmıştır. Sonuç Yerine BM kararı çerçevesinde başlatılan uluslararası askeri koalisyonun askeri operasyonları başladığı günden itibaren çeşitli kanallardan farklı gerekçeler ile eleştiriler almıştır. Operasyonun hedefi, süresi ve izleyeceği yollar konusundaki belirsizliğe ise hafta başından itibaren ABD ve İngiltere’nin operasyonların NATO’ya devredilmesi yönündeki politika değişiklikleri eklenmiştir. Arap Ligi’nin operasyonları NATO’ya devredilmesine karşı olması ise bu durumun daha karmaşık hale gelmesini sağlamaktadır. Arap Ligi Genel Sekreteri Amr Musa BM Güvenlik Konseyi’nin uçuşa yasak bölge oluşturulmasını isteyen kararına saygı duyduklarını belirtirken askeri operasyonların amacını sivil kayıpların yaşanmaya başlaması ile aştığı yönünde kuşkuları olduğunu belirtmiştir. Görüldüğü üzere Arap Ligi’nin NATO ve BM kararı kapsamında başlayan askeri operasyonları konusundaki tavrı durumun karmaşıklaşmasına katkıda bulunmaktadır. Öte yandan askeri operasyonlarda Fransa’nın oynadığı rol gerek Avrupa’da gerek uluslararası arenada tepki toplamaya başlamıştır. İtalya İçişleri Bakanlığı’ndan Alfredo Mantovano hükümet adına yaptığı açıklamada, “Fransa Akdeniz’in patronu değil” yönündeki sözleri ve askeri üslerin Fransa yönetiminde olması hususunda İtalyan çıkışlarının Brüksel toplantısı ve sonrasında tekrarlanması bu tabloyu netleştirmektedir. Fransa’nın izlediği politikalar ve yarattığı tepki, Libya’ya yönelik başlatılan askeri operasyonlara karşı olan ve tarafsız kalan ülkelerin politikalarında değişiklik yapmaya zorlamaktadır. Nitekim Libya operasyonlarına karşı olduğunu sürecin başladığı andan itibaren ifade eden Türkiye, 21 ve 22 Mart tarihlerinde NATO bünyesinde gerçekleştirilen görüşmelerde Almanya ile birlikte operasyonları NATO’nun devralmaması yönündeki politikasında devam etmiştir. Ancak 23Mart itibari ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah Bin Zayed Al Nahyan ile yaptığı görüşmenin hemen ardından Libya'ya düzenlenen operasyonun komuta ve kontrol sisteminin tamamıyla NATO tarafından üstlenilmesi gerektiğini açıklaması ile bu politikayı terk ettiğini duyurmuştur. Türkiye’nin bu güne kadar uygulamaya devam ettiği bu politikada Arap Ligi’nin tavrının önemli bir yeri olduğunu söylemek gerekmektedir. Arap devletleri tarafından desteklenmeyen NATO operasyonları bu nedenle Türkiye’nin muhalefeti ile karşılaşmıştır. Öte yandan 22 Mart’ta Katar’ın 4 savaş uçağını koalisyona göndermesi, BAE’nin yardım teklifinde bulunması ile Kuveyt ve Ürdün’ün lojistik destek vereceklerini açıklaması Türkiye’nin izlediği politikada ortaya sürdüğü şartları tatmin ettiği görülmektedir. Ayrıca İngiltere tarafından, Arap Ligi, Afrika Birliği ve Avrupa Birliği’nin katılı ile 29 Mart’ta uluslararası bir toplantı düzenleyeceklerini açıklamıştır. Libya'ya düzenlenen operasyonun NATO’ya devredilmesine dair süren tartışmalarda tarafların izlediği politikaların değişebileceği yönündeki öngörü, Türkiye’nin yeni tavrı ile uzak bir ihtimal olmaktan çıkmıştır.