Gökçen Oğan, ORSAM Avrasya Danışmanı
Sivil halk hareketleri ve yarattığı sonuçlar hali hazırda Orta Doğu coğrafyasının konusu gibi görünse de dünyada bu sürecin fitili öncelikli olarak Avrasya coğrafyasında ateşlenmiştir. Ukrayna ve Gürcistan’da sivil halk hareketleri sonucunda ortaya çıkan iktidar değişiklikleri sonrasında Orta Asya coğrafyasında Kırgızistan’da “Lale Devrimi” olarak adlandırılan sivil itaatsizlik eylemleri baş göstermiştir. Kırgızistan’ın ilk Cumhurbaşkanı Askar Akayev’in ülkeyi terk etmesi ve göreve muhalif liderlerden Kurmanbak Bakiyev’in gelmesi ile sonuçlanan süreç Orta Asya Cumhuriyetleri açısından ilk ve yegane örnek olarak varlığını korumaktadır. Aslında son dönemde yaşanan sivil devrim tecrübelerine bakıldığında Kırgızistan’ın bu devrimler arasında da farklı özellikler gösterdiği ifade edilebilir. Zira Kırgızistan’da göreve devrim sonucunda gelen Kurmanbek Bakiyev’de bir devrim sonucunda ülkeden ayrılmak zorunda bırakılmıştır. Kurulan geçici hükümet ülkeyi seçimlere götürmüş ve devlet başkanlığına bu kez Almazbak Atambayev seçilmiştir. Ancak Kırgızistan’da halen suların durulduğu, siyasi istikrarın tesis edildiği söylenemez. Zira son dönemde ortaya atılan darbe girişimi söylentileri halen taşların yerine tam olarak oturmadığının kanıtı niteliğindedir.
Kırgızistan’ın mevcut siyasi durumuna dair tespitler yapmadan evvel Kırgızistan’ın halk hareketlerine sahne olmasının nedenlerini açıklamak gerekmektedir. Teoride sivil hareketlerin hareket noktalarını otoriter ya da yarı otoriter rejimlere karşı taleplerin dile getirilmesi isteğinin oluşturduğu bilinmektedir. Bu isteğe demokratikleşme yönünde reformların, adil ve açık seçimlerin gerçekleştirilmesi talepleri de teorik olarak eşlik etmektedir. Ancak sivil halk hareketleri yalnızca bu unsurlardan oluşmaz. Ekonomik sorunlar ve sosyal adaletsizlik gibi unsurlar halk hareketlerinin ortaya çıkmasında doğrudan etkilidir. Zira Orta Asya’nın kişi başına düşen milli gelir bakımından son sıralarda yer alan, tabii kaynaklar bakımından fakir ülkesi Kırgızistan, bağımsızlık sonrasında içine düştüğü sosyal ve ekonomik problemleri aşmak konusunda diğer Orta Asyalı komşuları kadar başarılı olamamıştır. Sivil hareketlerin ortaya çıkmasına imkân sağlayan görece özgürlük ortamının Kırgızistan’da var olması da ülkenin sivil hareketlerin ortaya çıktığı tek Orta Asya Cumhuriyeti olmasına büyük katkı sağlamıştır.
Kırgızistan iki kez halk hareketi neticesinde devlet başkanı değişiklik yaşamış bir ülke olarak halen değişimin sancılarını yaşamaktadır. Zira Eylül ayının başında Kırgızistan, Devlet Başkanı Almazbek Atambayev’i devirmeye yönelik gizli planların ortaya çıkarıldığı haberleri ile sarsıldı. Kırgızistan Milli Güvenlik Devlet Komitesi, ülkenin bazı bölgelerinde gençlerle gizli toplantılar düzenlendiği ve bu toplantıların devlet başkanını devirmeye yönelik planın bir parçası olduğunun kanıtlandığını duyurdu.
Kırgız istihbaratının raporlarına göre halen Kanadalıların işlettiği ve ülke çapında tartışmalara neden olan Kumtor altın madenine giden yolu Mayıs ayında kapatan muhalefet, devrim planlarını bu olayla başlatacaktı. Bu süreci yönlendirdiği iddia edilen üç milletveklili hakkında “anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs” suçundan dava açılmıştı. İlça mahkemesi muhalefet partisi Milliyetçi Ata Curt lideri ve milletvekili Kamçıbek Taşiyev ile Milletvekili Sadır Caparov’u anayasal düzeni zorla değiştirmek ve iktidarı ele geçirme girişiminde bulunmaktan suçlu bularak 18 ay hapis cezasına çarptırmıştır. Mahkeme Meclis Başkan Yardımcısı ve Milletvekili Talant Mamıtov’u ise “anayasal düzeni devirmeyi açıkça dile getirmekten” suçlu bulmuştur. Böylece Kırgızistan tarihinde bir ilk gerçekleşmiş ve milletvekillerinin mazbataları ellerinden alınmıştır.
Kendisine darbe planlandığı iddia edilen Devlet Başkanı Atambayev’in bu durum karşısında sergilediği politik duruş seleflerinden büyük ölçüde farklıdır. Zira daha önce darbe girişimlerine ilişkin istihbarat bilgileri Kırgız toplumu ile bu derece açık paylaşılmamış, darbeye karşı kamuoyu desteği oluşturma girişiminde bulunulmamıştır. Üstelik muhtemel bir darbe girişimini yönlendirecek potansiyel isimler kesin olarak siyasetten uzaklaştırılmıştır. Atambayev’in bir diğer stratejik adımı bir başka muhalif liderle yaptığı “anlaşma”dır. Devlet Başkanı Atambayev Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Genel Sekreter Yardımcılığı’na ülkenin eski Meclis Başkanı ve Bütün Kırgızistan Partisi lideri Adahan Madumarov’u atamıştır. Bu atama Atambayev’in Madumarov’a verdiği “siyasi rüşvet” olarak değerlendirilmiştir.
Göreve başladığı tarihten itibaren yıpranma süreci doğal olarak başlayan Atambayev, Kırgızistan’da “siyasetin içinden gelmemesinin” avantajını kullanmaktadır. Siyasi gelişmelere de iş adamı kimliğinin sağladığı yalın pragmatist bakış açısıyla yaklaşan Atambayev’in temel iki sloganı “Kırgızistan Hepimizin” ve “istikrar” olmuştur. Kırgızistan’ı bölgesel, klansal ya da etnik kökene dayalı ayrışımlardan uzak tutmaya çalışan Atambayev’in, ülkenin güneyinin de desteğini sağlayabilmiş bir kuzey kökenli imajı çizmeye çalıştığı ifade edilebilir. 6 yıl içerisinde iki devlet başkanını koltuğundan eden gösterilerin yarattığı siyasi ve ekonomik türbülans sadece siyasileri değil tüm Kırgız vatandaşlarını etkilemiş ve istikrara duyulan özlem artmıştır. Son vakada görüldüğü gibi Atambayev yeni darbe girişimlerini “istikrara vurulan darbe” olarak göstermek konusunda son derece başarılıdır.
Atambayev’in yönetim stratejisinin temel taşlarından birisi kendisini eski siyasi yüzlerden ve onların ilişki halinde olduğunu iddia ettiği “mafya” ve “illegal güç odaklarından” kendisini uzak tutma çabasına dayanmaktadır. Devlet Başkanı ve genç kadrosu, hükümet içinde ve ülke genelinde rüşvet ve mafyaya karşı savaş açmış henüz bu anlamda ciddi mesafe kaydedememiş olsa da kamuoyunun desteğini arkasına almayı başarmıştır. Siyaseti kendileri açısından koruyucu bir kalkan olarak gören suç odaklarına karşı büyük bir mücadeleye girdiğini ifade eden Atambayev, yeni bir değişimin bu nedenle istendiğine işaret etmektedir.
Kırgızistan’da yaşanan süreç her sivil hareketin kendine has özellikleri ve şartları olduğunu, bu tür hareketlerin tek bir kalıpta değerlendirilemeyeceğinin kanıtı niteliğindedir. Bugüne kadar yaşanan deneyimler göstermiştir ki;
1. Yalnızca “isimler”in değiştiği, “sistem”ler üzerinde hiçbir etki yaratmayan devrim girişimleri yeni halk hareketlerine gebedir. Kırgızistan’da Askar Akayev’i koltuğundan eden sivil darbe itiraz edilen sistem konusunda neredeyse hiçbir reform gerçekleştirememiştir. Devlet Başkanlığı görevini üstlenen Kurmanbek Bakiyev, sistemi güç politikalarıyla sürdürmeyi, otoriter yapıyı güçlendirmeyi tercih etmiş ve kendisi de bir halk hareketi ile görevinden uzaklaştırılmıştır. Bu anlamda halen görevi yürüten Devlet Başkanı Atambayev’in devlet başkanlığı yetkilerini sınırlamak ve parlamentonun yetkilerini artırmaya yönelik çabaları desteklenmelidir.
2. Kırgızistan’da halk hareketlerinin ortaya çıkmasının temelinde ekonomik sorunlar yatmaktadır. Halen bütçedeki giderlerin gelirlere göre fazla olduğu 5 milyon 712 bin 900 nüfuslu Kırgızistan'da, 435 bin 100 kişinin devletten yılda yaklaşık 62 milyon dolar sosyal yardım almaktadır. Kırgızistan’da işsizlik oranı yüzde 8,5 seviyesinde seyretmektedir. Ekonomik sorunlara ek olarak Kırgız halkı en çok rüşvet ve kamu kurumlarında var olduğu iddia edilen yozlaşmadan şikâyet etmektedir. Kırgızistan’ın bir an evvel kapsamlı bir kalkınma programına, yabancı yatırıma ve yeni iş sahalarına ihtiyacı vardır. Bu kapsamda siyasi istikrarın dolaylı olarak da olsa ekonomik sorunların çözümüne bağlı olduğunu iddia etmek yanlış olmayacaktır.
3. Halk hareketlerine katılan kimi grupların bilerek ya da bilmeyerek dış bağlantılarının olduğu, söz konusu ülke üzerinde söz sahibi olmayı amaçlayan dış güçler tarafından yönlendirilebildiği açıktır. Kırgızistan gibi stratejik konuma sahip bir ülkede yaşanan gelişmeleri bu tespitten ayrı değerlendirmek mümkün değildir. Askeri üs pazarlıklarının yaşandığı, Çin Halk Cumhuriyeti’nin yanı başındaki bir Kırgızistan için dış desteksiz siyasi ve ekonomik “dengeyi sağlamak” daha da zorlu bir süreci ifade etmektedir.
Özetle, Kırgızistan gibi siyasal, sosyal ve ekonomik sorunlarla aynı anda baş etmek zorunda olan stratejik konuma sahip ülkelerin bu tür yeni darbe girişimlerine sahne olması olağan görülebilir. Kırgızistan’ın yaşadığı bu zorlu süreçten, edindiği deneyimleri siyasi hayatına yansıtabildiği ve sorunları yaratan “sistemi” değiştirebildiği/düzenleyebildiği sürece kazançlı çıkacağı ifade edilebilir.