Arama Yapın

Aramak istediğiniz kelimeyi yazın

Koordinatörlükler

Jinping’in Orta Asya Ziyareti ve Çin’in Orta Asya Politikasının Temel Dinamikleri

Gökçen Oğan, ORSAM Avrasya Danışmanı
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in 3 Eylül 2013 tarihinde Türkmenistan’da başlattığı Orta Asya turu Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan ile devam edecek ve Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te on üçüncüsü düzenlenecek olan Şanghay İşbirliği Örgütü Başkanlar Zirvesi’ne katılımı ile son bulacaktır. Bu ziyaretin Orta Asya Cumhuriyetleri ile diplomatik ilişkilerinin 20.yılını kısa süre önce kutlayan Pekin yönetiminin sergilediği başarılı Orta Asya politikasının meyvelerini toplayacağı bir ziyaret serisi olması beklenebilir. Zira Orta Asya cumhuriyetleriyle enerji ilişkileri başta olmak üzere ikili ilişkilerini geliştirmeyi, ticaret anlaşmaları imzalamayı ve ilişkileri stratejik seviyede tutmayı hedefleyen adımları içeren bu gezi Şanghay İşbirliği Örgütünün zirvesi ile deyim yerindeyse “taçlanacaktır”.
 
Çin’in bu stratejik adımı Orta Asya’ya yönelik politikasının temel dinamiklerini ve bu dinamiklerin gelişim/değişim süreçlerini ele almak açısından bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Çin Halk Cumhuriyeti’nin Orta Asya Cumhuriyetleri ile ilişkilerinin karşılıklı tehdit ve çıkar algılamaları etrafında şekillendiğini söylenebilir. Karşılıklı ilişkilerin yapı taşlarını oluşturan başlıklar son dönemde daha çok karşılıklı çıkar algılamaları etrafında şekillenmekte ise de özellikle bağımsızlığın ilk yıllarında bölgede oluşan güç boşluğu nedeniyle tehdit algılamaları etrafında şekillenmiştir. Bu muğlâk ve kısa dönemin ardından Çin’in dengeyi kendi lehine bozmayı başardığı ve Orta Asya siyasetinden maksimum fayda elde ettiğini görmek mümkündür.
 
Çin Halk Cumhuriyeti, Orta Asya Cumhuriyetleri ile iyi komşuluk ilişkilerlini tanımlarken “karşılıklı anlayış” ve “güven” kavramlarına vurgu yapmaktadır. Bu kavramlar Pekin için güvenlik ve istikrarına komşularından gelebilecek tehditlerin ön karakollarda engellenmesidir. Pekin bunun karşılığında Orta Asyalı komşularına “kendi belirledikleri yolda” ve “kendi yöntemleriyle” var olmalarına destek olmayı, ekonomik ilişkileri geliştirmeyi vaat etmektedir. Daha açıkça ifade etmek gerekirse Çin Orta Asya Cumhuriyetleri ile ilişkilerinde “demokratikleşme”, “insan hakları”, “şeffaf seçimler” gibi sopaları kullanmamayı, “kredi olanaklarının artırılması”, “teknoloji transferi”, “ticari ilişkilerin geliştirilmesi”, “mevcut rejimlerin varlığına destek verilmesi” gibi havuçları kullanmayı tercih etmektedir. 
 
Çin Orta Asya bölgesinin istikrar ve güvenliği ile kendi istikrar ve güvenliği ile doğrudan bağlantılı olarak değerlendirmektedir. Bu kapsamda başta demokrasi ve insan hakları gerekçeleriyle ortaya çıkabilecek ve dünyada farklı coğrafyalarda önemli değişikliklere sebep olmuş her türlü sivil hareketin karşısındadır. Pekin yönetiminin bu tavrı Orta Asya yönetimleri açısından memnuniyetle karşılanmakta ve ilişkilerin gelişmesinde teşvik edici bir unsur olarak görülmektedir.
 
Orta Asya coğrafyasında güç kazanma ihtimali olan her türlü “aşırı ve ayrılıkçı hareket” de Çin açısından doğrudan tehdit olarak algılanmakta bu kapsamda Orta Asya rejimleri tarafından alınacak tedbirlere tam destek vermektedir. Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan Müslüman Uygur Türkleri içerisinde bu tür faaliyetlerin karşılık bulması Çin açısından çok önemli bir tehdit algısı olarak görülmekte, Orta Asya Cumhuriyetleri ile ilişkilerin temel maddelerinden ilkini bu konu oluşturmaktadır.
 
Orta Asya Cumhuriyetleri ile ilişkilerde Çin açısından en önemli güdüyü enerji kaynaklarına ulaşım oluşturmaktadır. Başta Türkmenistan olmak üzere Orta Asya Cumhuriyetlerinin enerji kaynaklarına ulaşım Çin açısından hayati öneme haizdir. Enerji ihtiyacının büyük bölümünü Orta Doğu coğrafyasından sağlayan Pekin bu bölgenin giderek daha istikrarsız hale gelmesiyle yeni arayışlar içerisine girmiştir. Pekin açısından günden güne büyüyen ekonomisinin tekerlekleri olarak gördüğü enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi zorunlu hale gelmiştir. Bu kapsamda en yakın ve potansiyeli olan seçenek Orta Asya enerji kaynaklarıdır. 2009 yılının Aralık ayından 2013 yılının Ağustos ayı sonuna kadar geçen sürede Çin Orta Asya Cumhuriyetlerinden 60 milyar küp metre doğal gaz ithal etmiştir. Ayrıca Türkmenistan’dan başlayıp Özbekistan ve Kazakistan’ı geçerek Çin’e ulaşan ve 2009 yılında faaliyete geçen ilk boru hattı ciddi bir taşıma potansiyeli sunmaktadır. 8 bin kilometre uzunluğundaki Türkmenistan—Çin doğalgaz boru hattı sadece Türkmen gazının Çin’e ulaşmasını sağlamıştır. Ayrıca iki ülke arasında Galkınış sahasının ikinci etabı için doğalgaz kredisi anlaşması ve bu sahada 30 milyar metreküp doğalgaz tesisi yapımı anlaşmasına da imza atılmıştır. Çin bu anlamda Orta Asya Cumhuriyetleri açısından da önemli bir partner olarak görülmektedir. Zira Orta Asya Cumhuriyetleri halen Sovyetler Birliği döneminde inşa edilen ve tüm botu hatlarının Moskova’ya bağlandığı Merkezi Orta Asya Botu hattı üzerinden enerji kaynaklarını pazarlamayı sürdürmektedir. Çin’in devreye girmesi Orta Asyalı satıcılar için müşteri çeşitlendirmesi anlamına gelmektedir. Üstelik Çin bölgeye yalnızca müşteri olarak değil, Orta Asya Cumhuriyetlerine nazaran üstün teknoloji ve kredi imkânları ile yatırımcı kimliği ile de girmekte bu da Orta Asya enerji ihracatçıları açısından büyük bir fırsat olarak algılanmaktadır.
 
Orta Asya Cumhuriyetleri Çin açısından doğal etki alanı olarak algılanmakta, ticari ilişkilerin geliştirilmesine özel önem atfedilmektedir. Zira Çin ve Orta Asya Cumhuriyetleri arasındaki ticaret hacmi katlanarak artmaktadır. Kazakistan’ın Çin için Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri arasında Rusya’dan sonra ikinci en büyük ticari ortağı haline gelmiştir. 2012 yılında iki ülke arasındaki ticaret hacmi 23,9 milyar dolar olurken, 2015 yılında hedef 40 milyar dolar olarak belirlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti Özbekistan’ın en büyük ikinci ticari partneri ve en büyük ikinci yatırımcıdır. Son derece kısıtlı ekonomik imkânlara sahip olan Kırgızistan ile 2013 yılının ilk üç ayında gerçekleşen dış ticaret hacmi 326 milyon dolar seviyesine ulaşmıştır. 1992 yılında Türkmenistan ve Çin arasındaki ticaret hacmi 4,5 milyon dolar iken 2012 yılı sonunda bu rakam 10 milyar doları aşmıştır. Türkmenistan’da özellikle enerji sahalarına büyük yatırımlar yapan Çin, Aşkabat ile her yıl 65 milyar metreküp doğalgaz alımı konusunda anlaşma imzalamıştır. Görüldüğü gibi Çin ekonomik ilişkileri siyasi ilişkilerin önkoşulu ve pekiştirici gücü olarak görmekte ve Orta Asya’da bu yaklaşımının olumlu sonuçlarını görmektedir.
 
Bölge Çin açısından en önemli rakibi ve stratejik ortağı Rusya ile ortak hareket edeceği alan olarak da görülmektedir. Zira Şanghay İşbirliği Örgütü bu amaca ziyadesi ile hizmet etmekte, bölge devletlerini bir çatı altında toplayarak “ortak çıkar” anlayışını ve beraber hareket etme isteğini güçlendirmektedir. Kısa tarihine rağmen Şanghay İşbirliği Örgütü’nün her alanda işbirliğini teşvik eden etkin bir örgüt olmasının en önemli nedeni Pekin’in bu konudaki kararlı tutumudur. Böylelikle Çin ve Rusya bölgedeki etkinliklerini perçinlemekte, Orta Asya Cumhuriyetleri ise bölgede kendileri açısından “güvenli alan” yaratmanın rahatlığını yaşamaktadır.
 
Bu hususlar Çin Halk Cumhuriyeti’nin Orta Asya bölgesinde var ve etkin olmasını zorunlu kılmaktadır. Çin Halk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının Orta Asya ziyareti bu kapsamda değerlendirilmesi gereken stratejik bir adımdır. Bu ziyaret serisi ile Pekin, Orta Asya Cumhuriyetleri ile ticari bağlarını güçlendirmeye ve güven ilişkisini tazelemeye yönelik adımlar atacak, Şanghay Zirvesinde stratejik ortağı ve bölgedeki en gülü rakibi Moskova’nın karşısına “elleri dolu” çıkabilecektir.

Gökçen Oğan  asdasd

Gökçen Oğan

Tüm Yazılarını Gör

Başlıklar

Bu Yazıyı Paylaşın
Yazdır

Benzer Yayınlar