Arama Yapın

Aramak istediğiniz kelimeyi yazın

Koordinatörlükler

İran’da İsyan ve Muhtemel Senaryolar

Esra Pakin Albayrakoğlu, Namık Kemal Üniversitesi, ORSAM Ortadoğu Danışmanı
Tunus’ta başlayan ve giderek bölge ülkelere de ulaşan isyan dalgasının İran’ı da etkilemesi ihtimali hakkında, çeşitli bloglar ve Facebook mesajlarında “Tounes tounes, Iran na-tounes” (Tunus yapar, İran yapamaz)yorumu yapılmaktaydı. Bu çıkarımın altında, ihtilaflı Haziran 2009 seçimlerinin ardından sokaklara dökülen muhalif Yeşil Hareket’in başarılı olamaması yatıyordu. Tunus ile karşılaştırıldığında, İran’ın gerek özgürlükler gerekse ekonomik büyüme, fakirlik ve enflasyon verileri açısından karnesi daha kötüdür.   Yine de İran’da Tunus’taki gibi yekpare ve kitleleri nihai bir zafere sürükleyebilecek çapta bir muhalefetten bahsetmek mümkün değildir. Yeşil Hareket’in liderleri bile hileli seçimlerde Ahmedinejat’ın 0-40 arasında bir oy aldığını belirtmekte, ama bu kesimi radikal bir revizyon için güdüleyememektedir. İran İslam Cumhuriyeti’nin tarihinde genellikle ekonomik meseleler üzerine gerçekleşen yerel isyanlar, asla ülkenin geneline yayılamamamıştır. Ve Tunus’ta devlet başkanı Ben Ali zamanla geri adım atarken, İran yönetimi seçimler sonrası isyanı bastırabileceğini ilan etmiştir.[1]
Mısır, Irak, Bahreyn ve Suudi Arabistan’a da sıçrayan isyanlar, başlangıçta İran’ın elini daha da güçlendirir görünmüştür. İran, Ortadoğu’daki karışıklık yüzünden yükselen petrol fiyatlarından istifade etmeyi ummuştur. Ülkenin OPEC üyeleri tarafından 2011 dönemi başkanı olarak seçilmesi, bu kartele her daim damgasını vuran Suudi Arabistan’daki liderlik belirsizliği ve ülkede yükselen isyan çığlıkları, İran’ın eline koz vermiştir.   Yine de yaptırımlar ve altyapı eksikliği gibi nedenler ve Suudi Arabistan’ın üretimi artırmasıyla petrol fiyatlarının tekrar düşmesi sebebiyle İran’ın bu durumdan çok kar edemeyeceği ortadadır.[2] Bununla birlikte, devrimlerin gerçekleştiği ülkelerdeki yönetimler isyancılar arasında yer alan Şiilerin İran tarafından güdülendiğini iddia ederken Şiiler bunu yalanlamakta ve daha adil bir düzen, şeffaflık ve gelir artışı gibi konulardaki ısrarlarını yinelemektedir. Bahreyn’in en büyük Şii muhalefet partisi olan El Vefak’ın başkanı, partisinin İran tipi bir İslami yönetim istemediğini vurgulamıştır. Hükümetin isyanı bir mezhepler çatışmasına dönüştürmesinden endişe edilmekte ve kralın Suudi Arabistan sınırını açması ve buradaki Sünnileri Şii göstericilere kırdırmasından korkulmaktadır.[3]   Iraklı Şiilerin lideri Büyük Ayetullah Seyit Ali Hüseyni Sistani de İranlı liderlerin bağlı olduğu “velayet-i fıkıh” ilkesi üzerine yorum yapmamakta, ABD’nin Irak’taki varlığının sonlanması ve İsrail’in ortadan kaldırılması yönündeki beyanlardan kaçınmakta, Lübnan’da ve diğer bölge ülkelerindeki krizlere müdahale etmemektedir.[4] Müslüman Kardeşler de Mısır’daki olayların hemen ardından İran ve Hizbullah ile ilgisini yalanlamış ve gelişmeleri bir İslami devrim olarak değil, Mısır halkının devrimi olarak yorumlamıştır. İsyanda yabancı parmağını reddeden Müslüman Kardeşler, gençliğin hafifsenmesini eleştirmiştir. Kahire’deki El Ezher Üniversitesi de İran’ın isyanı “İslami Devrim” olarak değerlendirmesini kınayan bir açıklama yayınlamıştır.[5]
İsyan Sonrası Önemli Gelişmeler
Ve nihayetinde İran da devrimlerden nasibini almaktan kurtulamamıştır. İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Mısır’da yakın zamanda gerçekleşecek bir İslami uyanışın ABD ve İsrail’in tamiri mümkün olmayan yenilgisine yol açacağını ifade etmişti. Buna istinaden Barack Obama yönetimi de, İran’da protestocuları yüreklendirerek Tahran’ın Mısır’daki protestoları alkışlamak fakat İranlı isyancıları sindirmekle ikiyüzlü davrandığına işaret etmiştir. Haziran 2009 seçimlerinin ardından başlayan isyanın şiddetle bastırılması karşısında temkinli beyanlarda bulunmuş olan Obama yönetimi bir süre sonra protestoculardan yana tavır almışsa da, geçen zaman zarfında Yeşil Hareket hükümet tarafından çoktan bertaraf edilmişti.   Öte yandan, isyanlardan muzdarip müttefik ülkeler söz konusu olduğunda, Başkan Obama tavsiyelerini doğrudan hükümetlere yöneltmiş ve onlara modern değişimin öncüleri olmalarını salık vermiştir. Amerikan Donanması Beşinci Filosu’na ev sahipliği yapan Bahreyn’de İran etkisiyle ayaklandıklarına inanılan Şii protestocuların öldürülmesi ve isyan görüntülerinin yayınlanmasının engellenmesi konusunda Obama yönetimi bir yorum yapmazken, Mısır’a kıyasla İran’ın 2009’daki gösterilerde direnişçilere daha sert cevap verdiği belirtilmiştir. [6] ABD, bugün İran’da yaşanan isyanın şiddetle bastırılmasından sorumlu olanlar yerine, 2009 seçimlerinde insan hakları ihlallerinde bulunan iki İranlı yetkiliye ekonomik yaptırım kararı almıştır.   Bu isimler Tahran Başsavcısı Abbas Caferi Dolatabadi ve İran Devrim Muhafızları’nın Besic Kuvvetleri Komutanı Muhammed Rıza Nakdi’dir. Buna göre Dolatabadi ve Nakdi’nin ABD’ye girmeleri ve bu ülkede iş yapabilmeleri yasaklanmakta ve hesaplarına el konulmaktadır. [7]
Gerek ülke içindeki gerekse bölgedeki gelişmelere bir tepki olarak, 1979 yılından bu yana İran’a muhalif Hüsnü Mübarek yönetimi nedeniyle Akdeniz’e geçemeyen İran gemileri, Suriye’nin Lazkiye Limanı’na demir atmış durumdadır. İran Deniz Kuvvetleri’ne ait ve füze ve torpil yüklü Kharg ve Alvand adlı iki savaş gemisinin Mısır’ın onayını alarak Süveyş Kanalı üzerinden Suriye’ye gelmesi, bir çeşit gövde gösterisidir. Suriye basınında İran Deniz Kuvvetleri Komutanı Habibullah Sayyari ve Suriye Deniz Kuvvetleri Komutanı Talib El Bari’nin iki ülke arasında donanma alanında işbirliği protokolü imzaladığına dair haberler yer almış, ancak gerilimi tırmandırmamak için tatbikat yapılmayacağı belirtilmiştir. [8] Libya’daki gelişmeler üzerine ABD de iki amfibik saldırı gemisini Süveyş Kanalı’ndan Akdeniz’e indirmiştir. Bu durum İran ve ABD’yi denizde de karşı karşıya getirmiştir.[9]
Senaryo ve Öneriler
Ortadoğu’da Şii isyancıların bile kendilerine örnek olarak İran modelini benimsememeleri, İran’daki muhalefetin elini güçlendirebilir. Buradaki muhalefet, bölgedeki isyan hareketlerinin 1979 devriminden değil, kendilerinin 2009 seçimlerinden sonra yürüttükleri protestolardan esinlendiğine inanmaktadır. 14 Şubat’ta başlayan protestoların arefesinde kaybolan ve İran yönetimi tarafından ev hapsi veya tutuklanma ile cezalandırıldıklarına inanılan İran muhalefetinin iki önemli ismi Mir Hüseyin Musavi ve Mehdi Kerrubi’nin [10] ortaya çıkmaları durumunda İran’daki isyan daha da alevlenebilir.
Diğer yandan, gelişmeler Körfez İşbirliği Konseyi üyelerini [11] de nihayetinde yakınlaştırıp aradaki ihtilafları çözümlemeye itebilir. Bu ülkeler, Körfez bölgesine de sıçrayan kaosun İran’ın lehine işlememesi için elele verebilirler. Ancak unutulmamalıdır ki, İran kadar Körfez ülkelerinin de meşruiyet sorunları vardır. Körfez’deki otoriter rejimler ABD koruması altında halklarına kendilerini saydırmak için çabalarken, İran ise etrafı ABD, İsrail, Rusya, Çin, Pakistan, Hindistan ve Kuzey Kore nükleer silahlarıyla çevriliyken ülkeyi köklü Pers medeniyetine yakışır bir itibara kavuşturmak arzusundadır. [12]   ABD, İran’da protestocuları desteklerken, müttefikleri olan Körfez ülkelerine esaslı bir kınama yöneltmemekle demokrasinin beşiği olma iddiasına gölge düşürmektedir. Konsey ülkelerinin dönem dönem gündeme getirdikleri, İran’ın da içinde olduğu bölgesel bir güvenlik organizasyonu projesine ABD’nin destek vermesi, ortak sorunların ortak çözümüne dev bir adım teşkil edebilir.
Son olarak, Körfez’deki tüm petrol üreticilerinin İran ile barış içinde olduğu İslam Devrimi öncesi dönemin geride kaldığını vurgulamak gerekir. İran, güvenliğine yönelik bir endişe duyması halinde Hürmüz Boğazı’nı kapatabileceğini defalarca beyan etmiştir. 2010 yılı verilerine göre Mısır’dan geçerek Süveyş vasıtasıyla Akdeniz’e ulaşan petrol miktarı günde yaklaşık 2 milyon varil iken, Hürmüz bağlamında bu rakam 15,5 milyonu bulmaktadır. Haliyle, Basra Körfezi ülkelerinde çıkarılan ham petrolün ithali için tek deniz yolu olan Hürmüz’ün krizlerden etkilenmemesi çok önemlidir. 1980-1988 İran-Irak Savaşı’nda, Irak petrollerinin Basra Körfezi üzerinden pazarlara ulaştırılması engellenmişti.   Türkiye üzerinden Akdeniz’e ulaşan boru hattının haricinde (Kerkük-Yumurtalık), Irak’ın Körfez’den başka bir alternatifi olmadığı da ortadadır. Suudi Arabistan ise şartlar gerektirdiğinde, Kızıldeniz’e uzanan boru hattı vasıtasıyla ithalatın üçte ikisini gerçekleştirebilir. Hürmüz’e bir diğer alternatif ise Birleşik Arap Emirlikleri’nden geçmektedir. Çin desteği ile inşa edilen ve Ağustos’ta açılması hedeflenen 230-millik boru hattı, ülke ihracatının yarıdan fazlasını taşıyabilecektir; ancak petrolün izlediği güzergâh ve yükleme terminallerinin sabotaj veya hava saldırısına uğraması ihtimali de mevcuttur. ABD ise petrol ihracatının yarısından fazlasını başta Kanada, Venezuela ve Meksika olmak üzere Batı Yarımküre’den sağlamaktadır.   İthalatının sadece ’si Körfez ülkelerinden kaynaklanmaktadır. Yine de ABD’de petrolün iç tüketimde kullanımının sınırlanması veya alternatif enerjiye geçiş henüz istenen seviyede değildir. Başkan Obama’nın 2015’e kadar 1 milyon hibrit arabanın piyasaya sürüleceği şeklindeki beyanı, uzmanlarca pek mümkün görünmemektedir. Meksika Körfezi’ndeki petrol sızıntısının ardından hükümetin fazla tedbirli davrandığına inanan bazı çevreler, getirilen sınırlamalar yüzünden 2012 yılına dek çıkarılabilecek yaklaşık 200,000 varillik kayıptan bahsetmektedir.
Yaşanan çevre felaketi, karadaki petrol çalışmalarını da sekteye uğratmış ve bu çerçevede pek çok yeni proje rafa kaldırılmıştır. [13] Dolayısıyla Hürmüz’de yaşanacak herhangi bir sıkıntı ihtimaline karşı ABD’nin bölgedeki alternatif hatların kapasitesini artırma hedefine odaklanması, uzun vadede ise yeni boru hatlarının veya mevcut olan ağların birleştirilmesine destek vermesi faydalı olabilir. Aynı bağlamda, Körfez’deki müttefiklerin konvansiyonel silahlarla değil, enerji altyapılarının korunması ile ilgili eğitim, yardım ve sibergüvenlik desteği ile donatılması daha isabetli bir adım olacaktır. [14]

Dipnotlar

[1] Ali Reza Eshraghi. “Why Tunisia can but Iran can’t,” Asia Times, 21 Ocak 2011.
[2] Simon Henderson, “Saudi Arabia’s oil policy vacancies,” The Washington Institute for Near Eastern Policy PolicyWatch #1739, January 7, 2011http://washingtoninstitute.o
rg/templateC05.php?CID=3289
[3] Michael Slackman. “Arab unrest propels Iran as Saudi influence declines,” The New York Times, February 23, 2011.
[4] Sadegh Zibakalam. “Iran watches the new Iraq cautiously,” Bitterlemons International, 24 Şubat 2011.http://www.bitterlemons-international.org/inside.php?id=1350(Erişim tarihi 2 Mart 2011).
[5] Farnaz Fassihi ve Matt Bradley. “Foreign Islamists get little support in Egypt,” The Wall Street Journal, 8 Şubat 2011.
[6] Mark Landler and David E. Sanger. “U.S. follows two paths on unrest in Iran and Bahrain,” The New York Times, February 15, 2011; “White House statement from the President on Iran” , 20 Haziran 2009,  
http://www.whitehouse.gov/the_press
_office/Statement-from-the-President-on-Iran/(Erişim Tarihi 2 Mart 2011).
[7] “U.S. sanctions Iranian officials for protest crackdown,” Reuters, 23 Şubat 2011.
[8]Ernesto Londono ve Thomas Erdbrink. “Iran hails warships’ mission in Mediterranean,” The Washington Post, 23 Şubat 2011; “Tepki çeken İran-Suriye tatbikatı iptal!” CNNTürk, 26 Şubat 2011. http://www.cnnturk.com/2011/du
nya/02/26/tepki.ceken.iran.
suriye.tatbikati.iptal/60
8270.0/index.html (Erişim Tarihi 2 Mart 2011).
[9] “U.S. assault ships clear Suez, enter Mediterranean,” Reuters, 2 Mart 2011.
[10] Neil MacFarquhar. “Mystery deepens on status of Iran opposition leaders,” The New York Times, February 28, 2011.
[11] Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan, Umman
[12] Thomas R. Pickering et al., “The United States and Iran: What are the prospects of engagement,” Middle East Policy, Cilt 16, No 2, Yaz 2009, s. 4; Kibaroğlu, “The Iranian quagmire: How to move forward,” Bulletin of the Atomic Scientists, Cilt 66, No 6, 2010, s. 103-104.
[13] Robert J. Samuelson. “Egypt and the gas pump,” Newsweek, 14 Şubat 2011, s. 5.
[14] Simon Henderson and Michael Singh, “Energy security lessons of the Egypt crisis,” The Washington Institute for Near Eastern Policy, PolicyWatch #1757, February 15, 2011.http://washingtoninstitute.org/templateC05.php?CID=3307  

Esra Pakin Albayrakoğlu  asdasd

Esra Pakin Albayrakoğlu

Tüm Yazılarını Gör

Başlıklar

Bu Yazıyı Paylaşın
Yazdır

Benzer Yayınlar