Arama Yapın

Aramak istediğiniz kelimeyi yazın

Koordinatörlükler

Büyükelçi Serdar Kılıç ve Lübnan Türkmenleri

Hasan Kanbolat, ORSAM Başkanı
Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliği’ne Türkiye’nin Beyrut Büyükelçisi Serdar Kılıç atandı. Böylece, dışişleri bakanlığının en başarılı isimlerinden biri olarak bilinen Kılıç, dört yıl sürmesi beklenen Beyrut Büyükelçiliği görevinin birinci yılında MGK Genel Sekreteri oldu. 1958 doğumlu Kılıç, aynı zamanda NATO konusunda deneyimli bir diplomat. Kılıç ile birlikte MGK Genel Sekreterlerinin Yunanistan, Kıbrıs ve Ortadoğu konularında deneyimli diplomatlar arasından seçilmesi geleneği devam etmiş oldu.   MGK Genel Sekreterliği uzun süredir boştu. 17 Ağustos 2004 yılından bu yana büyükelçiler tarafından yürütülen MGK Genel Sekreterliği görevi son olarak Dışişleri Bakanlığı’nda Ortadoğu Genel Müdürü görevinde de bulunmuş olan Büyükelçi Tahsin Burcuoğlu’nun Paris Büyükelçiliği’ne atanmasıyla boşalmıştı. Eski Atina Büyükelçisi Burcuoğlu’ndan önce ilk sivil MGK Genel Sekreteri olan Büyükelçi Yiğit Alpogan da bu göreve gelmeden önce Türkiye’nin Atina Büyükelçisi olarak görev yapmıştı. Askerlerle sivilleri biraraya getiren kritik toplantıların beyni konumunda olan ve Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni hazırlayan kurum olarak bilinen MGK Genel Sekreterliği’nin artık dışişleri bakanlığından içişleri bakanlığına doğru kayabileceği konuşuluyordu. Ancak, beklenen gelişme olmadı. MGK Genel Sekreterliği’ne bir vali atanmadı. 

Son olarak Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin Türkiye ziyaretine eşlik eden Kılıç, Hariri ve Hizbullah temsilcileri ile görüşerek 2008'de Lübnan'daki çatışmalar sırasında Türklerin kolaylıkla tahliye olmasını sağlamıştı. Kılıç'ın bu başarısı Mayıs 2008’de Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından övülmüştü: “Beyrut Büyükelçisi Serdar Bey, silahlı çatışmalar yüzünden diğer büyükelçilerin evlerinden çıkamadığı çok zor süreçte görüşmeler yapabildi. Hariri'nin ofisine gitti. Hizbullah Serdar Bey'i engellemedi. Hatta kendisi anlattı, Hariri ile evinde konuşurken dışarıdaki silah sesleri sebebiyle birbirlerinin konuşmalarını anlamakta zorlanmışlar…”. Kılıç'ın Hizbullah ile yaşanan çatışmalar sırasında oynadığı rol daha sonra Dışişleri Bakanı Davutoğlu tarafından da Büyükelçiler Konferansı'nda örnek gösterilmişti.
  Kılıç, Türkiye ile Lübnan arasında siyasi ve ekonomik ilişkilerde atılım yapmakla birlikte, Türkiye’de ve dünyada fazla bilinmeyen Lübnan’daki Türk varlığının da gün ışığına çıkmasına yardımcı olmuştur. Kılıç’ın Türk köylerini tespiti ve ziyareti sonucunda Lübnan Türkleri ile Türkiye arasındaki bağlar sıklaşmıştır. Lübnan Türklerinin Türkiye ile Lübnan arasında dostluk köprüsü haline gelmesi sağlanmıştır. Kılıç’ın da teşviki ile ORSAM (Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi) tarafından Şubat 2010’da yayınlanan “Unutulan Türkler: Lübnan’daki Türk Varlığı” adlı rapor ortaya çıkmıştır.   Lübnan’daki Türk varlığı beş ana başlık altında toplanabilir. Bu toplulukların her biri farklı tarihe sahiptir. Bu gruplar şu şekildedir: Kuzey Vilayeti içinde Kobayat yakınındaki iki köyde yaşayan Akkar Türkmenleri, Doğu Lübnan’da Beka vilayeti içinde yer alan Baalbek şehri çevresindeki 5 küçük yerleşim birimi ve Hermel şehri yakınında Suriye sınırındaki 1 köyde yaşayan Baalbek Türkmenleri, Girit Adası’nın Osmanlı’dan Yunan hâkimiyetine geçmesi ve Giritli Türklere yönelik saldırıların artması ile adadaki Türklerin o dönemde Osmanlı hâkimiyetindeki bölgelere yerleştirilmesi çerçevesinde Suriye ve Lübnan’a getirilen ve şu anda Trablus’ta yaşayan Giritli Türkler, 1940’lı yıllarda ekonomik nedenlerle Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesinden göç ederek çoğunluğu Beyrut olmak üzere Lübnan’a yerleşmiş Türk vatandaşları ve Suriye’den göç eden az sayıdaki Türkmen ve son olarak 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı sonrası (1877–78) Balkanlardan Ortadoğu’ya yerleştirilen Çerkesler.
  Lübnan’ın her yerinde olduğu gibi Lübnan’daki Türk varlığı arasında da mezhepçilik son derece güçlüdür. Bu nedenle mezhepsel kimlik etnik kimliklerinin önüne geçebilmektedir. Kimliklerinin belirleyici öğesi Sünniliktir. Türk kimliklerinin bilincinde olmakla birlikte son yıllara kadar bunu koruma eğiliminde olmamış ve her geçen nesille birlikte kimlikleri zayıflamıştır. Ancak son yıllarda Türkiye Büyükelçiliği’nin çabaları, Türkiye’nin Lübnan’a ilgisinin artması, UNIFIL kapsamında Türk askeri birliğinin Güney Lübnan’a gelmesi, Türklüğün Lübnan’da Türkmenler açısından övünç kaynağına dönüşmesi gibi nedenlerle Türkmen kimliğini korumak yönünde bir düşünce oluşmaya başlamıştır.
  Din ve Sünnilik, Lübnan Türkmenlerinin sosyal ilişkileri ve siyasete bakışlarında önemli referanslardan biridir. Muhafazakâr ve dinlerine bağlı oldukları söylenebilir. Ancak, radikal eğilimlere sahip değildirler. Türkmenler, Türkmen oldukları için bir baskıya ya da tehdide maruz kalmamakta, sadece Sünni olmaları nedeniyle sorun yaşamaktadır. Sünnilik bağından dolayı Saad Hariri ve partisi Gelecek Hareketi’ni desteklemektedirler. Gezilen bütün köylerde Hariri posteri ve Gelecek Hareketi’nin bayraklarına sıkça rastlanmıştır.
  Lübnan Türkmenlerinin Türkiye ile ilişkisi Beyrut Büyükelçiliği ve Lübnan’daki Türk Askeri Birliği ile kurulan bağdan ibarettir. Türkiye Büyükelçiliği ve Askeri Birlik ile Lübnan Türkmenleri arasında ziyaret trafiği yoğundur. Türkmen köylerinde; elçilik, askeri birlik ve Kızılay’ın çabaları sonucunda birçok proje tamamlanmış ve bazıları sürdürülmektedir. Lübnan Türkmenleri, son yıllarda artan ilgiye paralel olarak Türkiye’ye yakınlık duymaktadır. Türkiye’yi anavatanları olarak tanımlayanlar bulunmaktadır.   Büyükelçi Serdar Kılıç’ın çabaları sonucunda Türkiye’nin Lübnan Türkmenlerine Türkiye üniversitelerinde okumaları için ayırdığı 2 kişilik burs 4’e çıkarılmıştır.   Kavaşra köyüne, Beyrut Büyükelçiliği aracılığı ile Kızılay tarafından bir okul inşası tamamlanmıştır. Bunun yanında Büyükelçilik, ev kullanımı için kuyu suyu ve su şebekesi projesini sürdürmektedir. Yine büyükelçiliğimiz tarafından Kavaşra köyü yakınlarında Akkar Türkmenlerinin kullanımı için bir sağlık ocağı inşa edilmiş ve açılışı Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun son Lübnan ve Akkar Türkmen köylerini ziyareti sırasında yapılmıştır. Beyrut Büyükelçiliği tam teşeküllü bir ambulansın sağlık ocağına teslimi için çalışmaktadır. Beyrut Büyükelçiliği’nin girişimi ile Türkiye’den getirilen Türkçe öğretmeni ücretsiz olarak Akkar Türkmenlerine ve Trablus’ta yaşayan Giritli Türklere Türkçe dersi vermektedir. Akkar bölgesinde yer alan diğer Türkmen köyü Aydamun’da Büyükelçilik vasıtasıyla kuyu suyu projesi yürütülmektedir. Büyükelçilik vasıtası ile gelen Türkçe öğretmeni Aydamunlulara da ders vermektedir. Bölgedeki ilk betonarme olma niteliğine sahip olacak okulun inşası için de gerekli çalışmalar tamamlanmıştır. Baalbek Türkmenlerinin ile ilk bağlantı 2007 yılında kurulmuştur. Beyrut Büyükelçisi Serdar Kılıç, Baalbek Türkmenlerini ziyaret eden ilk Türk yetkili olmuş böylece Baalbek Türkmenleri de karşılıklı ziyaret faaliyetlerine katılmaya başlamıştır. Akkar Türkmenlerine göre daha zor koşullar altında yaşayan Baalbek Türkmenleri’ne yönelik Beyrut Büyükelçiliği Duris’te bir okul inşaatını tamamlamış, Addus’ta bir okul inşası için de çabalarını sürdürmektedir. Beyrut Büyükelçisi’nin Duris, Akkar ve Beyrut’ta üç ayrı Türk Kültür Merkezi kurulabilmesi için çalışmaları sürmektedir. Yakın zaman içinde Türk Kültür Merkezlerinin kurulması ile Bekaa’daki ve Akkar’daki Türkmen kardeşlerimizin yanı sıra, Beyrut’ta yaşayan Türk vatandaşlarımızın unutmakta oldukları dilleri ve kültürleri yeniden yaşatılabilecektir.
  Lübnan’da kısa süre içinde kalıcı dost ve kardeşlik izleri bırakan Kılıç’ı Lübnan halkı unutmayacaktır.

Hasan Kanbolat  asdasd

Hasan Kanbolat

Tüm Yazılarını Gör

Başlıklar

Bu Yazıyı Paylaşın
Yazdır

Benzer Yayınlar