Gökçen Oğan, ORSAM Avrasya Danışmanı
Geçtiğimiz haftalarda Kırgızistan’ın Başkenti Bişkek, Şanghay İşbirliği Örgütü vesilesiyle dünya siyasetinde son dönemde en fazla söz sahibi olan liderlere ev sahipliği yaptı. Avrasya coğrafyasının iki devi Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti ile Orta Asyalı partnerleri, Orta Doğu coğrafyası alev alev yanarken dünya gündemini ve Avrasya’da işbirliği fırsatlarını bir kez daha ele aldılar. Şanghay İşbirliği Örgütü Devlet Başkanları Zirvesi’nin en temel konusu “3 şeytan” olarak nitelendirilen “terörizm, ayrılıkçılık ve aşırı akımlarla mücadele” oldu. Neredeyse her zirvede ele alınan bu konulara ek olarak, Şanghay üyesi ülkelerin devlet başkanları dünya gündeminin bir numaralı konusu olan Suriye’yi de ele aldılar. Suriye konusunda Moskova ve Pekin’in arka bahçesi olarak değerlendirilen coğrafyadan güçlü bir mesaj çıktı. Bir bakıma Şanghay İşbirliği Örgütü’nün son zirvesi de tıpkı daha önce gerçekleştirilen zirveler gibi Örgüt’ün amacına uygun olarak varlığını sürdürdüğünün ve karşılıklı çıkarlara “şimdilik” hizmet ettiğinin göstergesi niteliğindeydi.
Avrasya coğrafyasında aktif olan bölgesel örgütlenmelerin en başarılısı olan Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Bişkek Zirvesi’nde öne çıkan başlıklar enerji, Suriye sorunu ve çekilme sonrasında Afganistan oluşturmuştur.
Enerji alanı aslında Şanghay şemsiyesi altında işbirliğine en fazla fırsat sunan alan olarak görülebilir. Uzun zamandır Şanghay bünyesinde bir enerji kulübü kurma konusunda oluşan düşünce Bişkek zirvesinde hayata geçirilmiştir. Enerji kulübü oluşturulurken amaç Şanghay üye ülkelerinin hükümetleri, iş, bilim vb. çevrelerinin bir araya gelebileceği ortak bir diyalog platformu oluşturmaktır. Şanghay İşbirliği Örgütü’nün en son üyesi olan Özbekistan kendisini e enerji kulübü çalışmalarının dışında tutmaktadır. Türkiye’nin de aralarında olduğu bazı diyalog ortaklarının da enerji kulübüne ilgi gösterdiği ve çalışmalara katıldığı bilinmektedir.
Rusya’nın en önemli aktörlerinden birisi olduğu Suriye konusu da zirvenin öne çıkan başlıklarından birisi olmuştur. Suriye sorununun doğrudan taraflarından biri haline gelen Moskova, kendisi ile paralel görüşte olan Pekin ile ortak bir tavır belirleyerek zirveden güçlü bir mesaj vermeyi başarmıştır. Gözlemci ülke statüsünde zirveye katılacak olan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin de bu güçlü mesaja ortak olmuş ve bütün bir Avrasya coğrafyasının ortak bir Suriye tutumu geliştirmiştir. BM kararı olamadan Suriye’ye herhangi bir askeri müdahale kararına karşı olan bu bloğa karşı Türkiye’nin tavrının farklı olduğunu ve Şanghay yumruğundan farklı hareket ettiği, bu konuda özellikle Örgüt’ün lokomotif güçleri Moskova ve Pekin ile ciddi görüş farklılıkları olduğunun da altı çizilmelidir.
Zirvede ele alınan ve gelecek dönemde Orta Asya gündemini uzun süre meşgule etmesi beklenen bir diğer husus Afganistan’da yaşanacak çekilme ve sonuçlarıdır. NATO’nun Afganistan’dan çekilme süreci bölge açısından yeni bir “çok bilinmeyenli denklem” anlamına gelmektedir. Bölgede radikal İslami akımların hareket kabiliyetinin artması istenmeyen ve derhal önlem alınması gereken bir ihtimal olarak değerlendirilmektedir. Orta Asya Cumhuriyetleri açısından Afganistan’da yaşanacak çekilme Şanghay İşbirliği Örgütü’nün sağladığı ve sağlayacağı güvenlik şemsiyesinin önemini artırmaktadır. Afganistan kaynaklı terörizm ve radikal dini akımların ayılması Orta Asya Cumhuriyetleri açısından bir felaket senaryosudur. Bu anlamda Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu’nun desteğine ihtiyaç duyan ülkelerin önümüzdeki dönemde güvenlik ilişkilerini geliştirmek konusunda istekli davranacakları beklenmektedir.
Bişkek Zirvesi vesilesiyle Şanghay İşbirliği Örgütü’nün mevcut durumuna dair yapılacak bir değerlendirmenin en önemli sonucu Örgüt’ün kuruluş amacına uygun gelişimini tamamladığı ve fakat orta vadede ortaya çıkabilecek Pekin ve Moskova arasında güç ve çıkar mücadelelerinin ayak seslerinin duyulmaya başladığıdır.
Bugüne kadar üye devletleri bir araya getiren sorunların büyük bölümünü çözüme kavuşturan örgüt, bugünkü varlığını çok kutuplu dünya düzeni temeline dayandırmaktadır. Örgüt’ün iki lokomotif gücü Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti, Şanghay İşbirliği Örgütü’nü ABD ve küresel politikalarına karşı bir dengeleme aracı olarak kullanmak istemektedir. Moskova ve Pekin’in bu kapsamda en önemli oyun alanını Orta Asya coğrafyası oluşturmaktadır. Orta Asya coğrafyasında her türlü işbirliği fırsatını değerlendiren Şanghay İşbirliği Örgütü, bölgede ABD açısından kırılması gereken bir direnç merkezi oluşturmayı da başarmıştır. Özellikle İran’ın destekleyici bir güç olarak söz konusu blokla beraber hareket etmesi “etkinin” artmasına neden olmuştur. Bu durum Orta Asya Cumhuriyetleri açısından da memnuniyetle karşılanmaktadır. Zira Orta Asya Cumhuriyetleri demokratikleşme ve insan hakları konularında kendilerine yöneltilen eleştirilerden fazlasıyla rahatsızlık durmaktadırlar. Dış politikalarında denge unsuru büyük önem taşımaktadır. Ayrıca Örgüt’ün tehdit ve çıkar tanımlamaları söz konusu cumhuriyetlerin tanımlamaları ile uygunluk göstermektedir.
Rusya, Çin ve Orta Asya Cumhuriyetleri’nin siyasi işbirliğinin temel dinamiğini, Avrasya coğrafyasında mevcut durumun muhafaza edilmesi gerektiğine duyulan inanç yatmaktadır. Bu kapsamda ŞİÖ üyelerinin siyasi faaliyetlerinin temel noktasını da bölgede statükoyu korumaya yönelik adımlar oluşturmaktadır. Mevcudu koruma arzusu, 11 Eylül terör saldırıları öncesinde de mevcuttur ancak farklı sebeplere dayanmaktadır. Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında, bölgede ortaya çıkan yeni duruma karşı mevcut düzenin sürdürülme isteği Şanghay Beşlisi’ni bir araya getirmiştir. Bugün böyle bir algının ortaya çıkmasının temel nedeni ise, başta ABD olmak üzere Batı dünyasının Avrasya güç dengesinde daha aktif olmaya başlamasıdır. Başta insan hakları ve demokratikleşme olmak üzere üye devletlere yöneltilen eleştirilere karşı omuz omuza mücadele edebilmek gerektiğine olan inanç, ŞİÖ üyelerini bir arada tutmaktadır. ŞİÖ, Orta Asya Cumhuriyetleri açısından mevcut rejimlere dokunmadan, söz konusu cumhuriyetleri dönüştürme kaygısı taşımadan, siyasi, ekonomik ve askeri işbirliği yapma fırsatını sunmaktadır.
Ancak uzun vadede Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Moskova ve Pekin arasındaki muhtemel rekabet ve çatışma nedeniyle bugünkü başarısını sürdüremeyebileceği ifade edilebilir. Zira iki ülke açısından Orta Asya’da ekonomik ve stratejik çıkar çatışması kaçınılmaz görünürken, birbirleri açısından tehdit unsuru olmayı sürdürmektedirler. Son Bişkek Zirvesi öncesinde Çin Devlet Başkanı’nın Orta Asya turu özellikle, “Şanghay’daki en yakın ortağı” Moskova tarafından yakından takip edilmiştir. Çin Devlet Başkanı’nın özellikle Türkmenistan ve Kazakistan ile yaptığı enerji anlaşmaları, inşa edilen ve inşası süren enerji hatları, Rusya’nın bu alanda “tek alternatif” olma özelliğini sarsmaya başlamıştır. Özbekistan ve Kırgızistan ile yapılan ticaret anlaşmaları da benzer şekilde dikkat çekicidir. Şanghay İşbirliği Örgütü üyesi ülkeler tarafından kullanılmak üzere tahsis edilen 30.000 devlet bursu da her ne kadar tüm bu çekişmenin dışında görülse de orta ve uzun vadede Çin’in bölgedeki imajı ve ağırlığı açısından olumlu etkiler doğuracaktır. Bölge, Rusya ve Çin açısından hem ortak hareket hem de rekabet alanıdır. Bu bağlamda Çin, Bişkek zirvesi ve öncesinde ağırlığını ortaya koymuş ve gelecek dönemin “işbirliği dönemi” olduğu kadar “rekabet dönemi” de olacağını göstermiştir.