Bilgay Duman, ORSAM Ortadoğu Uzmanı
2009’un son ayında Irak’ı ziyaret eden ABD Savunma Bakanı Robert Gates, Erbil’de Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin lideri Mesut Barzani ile de görüşmüş ve Barzani’yi ABD’ye davet etmiştir. Gates’in Irak ziyaretinde verilen mesajlar ve daha sonrasında Barzani’nin ABD’ye davet edilmesi, gelecekteki ziyaretin ipuçlarını verir nitelikte olmuştur. Barzani de 26 Ocak 2010’da ABD’yi ziyaret etmiş ve ABD Başkanı Barack Obama, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ve ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’la bir görüşme yapmış, bölgesel yönetimin Washington’daki temsilciliğini açmış ve Brookings Enstitüsünde bir konuşma yapmıştır.
Seçim öncesi yapılan ziyaret ABD’nin Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetime verdiği desteğin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Diğer taraftan asıl önemli olanın görüşmelerde ABD tarafından Irak’ın birliğine yapılan vurgu olduğu düşünülmektedir. Özellikle Obama ve Clinton ile Barzani arasındaki görüşmeden sonra yapılan açıklamalarda, bu mesaj açık bir dille ABD tarafından ifade edilmiştir. Obama, birleşik bir Irak içinde, özerk, güvenli ve refah bir Kürt özerk bölgesine Amerika’nın desteğini yinelemiş, Clinton da “birleşik Irak” vurgusunu yaparak, birliktelik içinde Kürt halkı ve yönetimine destek verileceğini belirtmiştir. Obama ülkeyi bölen konularda yapıcı tavır alınması gerektiğini ifade ederek, özellikle ülkedeki tüm siyasi tartışmaların kilit noktası olan Kerkük’ü işaret etmiş olabilir. Zira Kerkük konusu Irak’ın en tartışmalı konusu olarak ön plana çıkmaktadır. Kerkük, Irak’taki siyaseti etkileyen her olayda bir köşe taşı gibi durmaktadır. Kerkük gibi hassas bir konu üzerindeki tek taraflı yaklaşımların başarılı olması pek mümkün gözükmemektedir. Barzani’nin ABD’nin desteğini alarak, kritik konularda aşırı politik söylemler içeren açıklamaları ülke içi dengeleri bozduğu gibi bölgesel anlamda da etkileri olmaktadır. Bu nedenle Barzani’ye ABD’nin en üst kademesi tarafından verilen bu mesaj önemlidir.
Aynı mesajın ikinci kez Clinton tarafından da tekrar edilmesi, Irak’ın bütünlüğüne olan vurgunun önemini gösterdiği gibi, bunun bir mesajdan öte uyarı niteliği taşıdığını düşündürtmektedir. Clinton, Iraklı Kürtlerin ülkenin istikrarına katkıda bulunacak adımlar atmasını ve Bağdat hükümetiyle tartışmalı konular üzerinde uzlaşmalarını ve Kürt yönetiminden de ülkenin iyiliği için Sünni ve Şii liderlerle birlikte çalışarak, Irak'ın istikrara kavuşturulması çabalarında önemli rol almasını beklediklerini dile getirmiştir. Diğer taraftan Clinton-Barzani görüşmesinde sadece ABD bayraklarının kullanılması, Irak’ın bütüncül kimliğine ve Irak’ın birliğine olan desteğin önemli bir işareti olarak değerlendirilebilir. Bu noktada Barzani’nin bağımsızlık hayallerine destek verilmeyeceği ortaya konmuş gözükmektedir.
ABD’nin son dönemdeki politikalarına bakıldığında da birleşik Irak vurgusu ön plana çıkmaktadır. Özellikle Kerkük, Diyala, Musul gibi tartışmalı bölgelerde üçlü bir mekanizma içinde ABD güçleri, Irak Ordusu ve peşmerge güçlerinin birlikte görev alacak olması, aralarında bütçe, petrol gelirlerinin paylaşımı, Kerkük gibi çok sayıda sorun bulunan merkezi hükümet ile Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimi birbirlerine entegre etme çabası olarak değerlendirilebilir. Bu yaklaşım iyimser bir politika olarak gözükmesine rağmen, hassas dengelerin bulunduğu bu vilayetlerde yaşanacak en küçük bir olay, ülkeyi yeniden bir kaos ortamına sürükleme riskini taşımaktadır.
Barzani’nin yaptığı açıklamalar da dikkate alındığında “birleşik Irak” mesajının alındığı görülmektedir. Barzani yaptığı açıklamada, birleşik Irak içinde kalmayı taahhüt ederek, Irak Anayasası yürürlükte kaldığı sürece Irak sınırları içinde kalmak istediklerini ve yeni bir diktatör istemediklerini belirtmiştir. Burada Barzani’nin merkezi hükümeti hedef gösterdiği ve federal Irak’ın korunarak bölgesel yönetim için güvence istediği düşünülmektedir. Irak merkezi hükümetinin ABD’nin desteğiyle özellikle merkezi güçlendirecek adımlar atması, Barzani’yi tedirgin etmiş gözükmektedir. Özellikle Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerinin de bu yönde Irak merkezi hükümetine verdiği destek önemlidir.
Bu noktada Barzani bölgesel konjonktüre ayak uydurmalıdır. Bölgesel konjonktür özellikle son dönemde uzlaşma üzerine ilerlemektedir. Çatışmaları körükleyecek yönde atılacak adımların, bölgesel gerginlikleri arttıracağı düşünülmektedir. Bu nedenle Barzani’nin gücünü ve haddini aşan söylem ve politikalar geliştirmesinin, yararlı olmayacağı, özellikle Türkiye ile uyumlu bir politikanın Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetime kazandırdıkları ortadayken, Türkiye’ye yönelik söylemlerde daha dikkatli davranması gerektiği değerlendirilmektedir. Son dönemde Irak’ın kuzeyindeki gelişim ve bölgesel yönetimin Irak siyaseti içindeki durumu dikkate alındığında, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetiminin desteğine ihtiyacının olmadığı, tam aksine bölgesel yönetimin Türkiye’nin desteğine ihtiyacının olduğu öngörülmektedir.