Arama Yapın

Aramak istediğiniz kelimeyi yazın

Koordinatörlükler

ABD ile İran’ın Savaşı Çoktan Başladı

Gül Atmaca, Ortadoğu Araştırmacısı, atmaca.gul@gmail.com
ABD ve müttefikleri İran’a ne zaman savaş açacak diye beklerken, casusluk öykülerini solda sıfır bırakacak olaylar bunun çoktan başladığını gösteriyor. İran’ın füze ve uranyum zenginleştirme tesislerindeki patlamalar, nükleer bilimcilerin ardı ardına suikasta kurban gitmesi bunun göstergesi. ABD’nin İran’a yönelik olarak sadece yaptırımları değil istihbarat faaliyetlerini de arttırdığı 4 Aralık’ta düşürülen insansız casus uçağıyla bir kez daha ortaya çıktı. 

İran, Afganistan sınırına 225 km uzaklıktaki Kaşmar şehri üzerinde uçarken düşürdüğü RQ-170 tipi uçağı, televizyonda özel bir platformun üzerine koyarak gösterdi. Platformun arkasında İslam Devrimi’nin öncüsü Ayetullahların fotoğrafları, eteğinde ise hakaret içeren sembol ve yazıların bulunduğu bir ABD bayrağı vardı. Devrim Muhafızları’nın Uzay Birimi Başkanı Tuğgeneral Emir-Ali Hacızade, bu araçtan ne denli değerli teknolojik bilgiler elde edeceklerinin farkında olduklarını söyleyerek belli ki ABD’nin keyfini biraz daha kaçırmaya çalışıyordu. İran, ABD ile istihbarat savaşında, uçağın düşürülmesini zafer olarak görürken, Hamid Rasai, Meclis’in açılışında daha da ileri giderek uçağı “savaş ganimeti” olarak tanımlıyordu.

ABD’li yetkililer uçağın İran tarafından düşürülmediğini, bozulduğunu iddia ettiler. İran’ın uçağı, birkaç ay önce Rusya’dan satın aldığı “Avtobaza” adı verilen ve elektronik sinyalleri bozan savaş sistemi sayesinde düşürdüğünü söyleyenler de oldu. Bu arada, ABD’nin “uçağı geri almak” için yaptığı girişimler boşa çıktı. İran Savunma Bakanı Tuğgeneral Ahmed Vahidi casus uçağın "artık İran'a ait olduğunu" söyledi. Yarı resmi Mehr haber ajansına konuşan Vahidi, ABD’nin İran’dan özür dilemesi gerektiğini de sözlerine ekledi.  

İran Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu üyesi Perviz Sururi, uçağın “şifrelerini çözmek üzere olduklarını ve bundan sonraki aşamanın uçağın üretimine geçmek olacağını” söyledi. Yakın bir gelecekte casus uçağın seri üretimine geçecek duruma geleceklerini belirten Sururi, RQ-170 tipi uçağın aynısını üretmek için Rusya veya Çin'in yardımına ihtiyaç duymadıklarını ve bu ülkelerin, uçağın incelenmesi ve üretimine dahil olmayacaklarını söyledi. Sururi böyle konuşsa da bazı uzmanlar, bu işin hiç te öyle kolay olmadığını, casus uçağın idare edildiği merkezdeki uzman, program ve donanımın önemli olduğunu hatırlatıyorlar. İran, 4 Aralık’ta düşürdüğü uçağın tartışmaları sürerken, İsrail'e ait 4 ve ABD'ye ait 2 insansız uçağın daha ellerinde olduğunu açıkladı. İranlı yetkililer, 2011’in farklı zamanlarında düşürülen uçakları önümüzdeki günlerde sergileyeceklerini belirttiler.

Bu arada, İran, düşürdüğü casus uçağını televizyonda sık sık göstere dursun, 12 Kasım’da füze tesislerinde meydana gelen büyük patlamanın ardından hiç görüntü vermedi. Başkent Tahran’ın yaklaşık 50 kilometre batısındaki Bidganeh’te bulunan füze tesislerindeki patlamada, füze programının önemli isimlerinden Tuğgeneral Hasan Tehrani Mukaddem de dahil 16 Devrim Muhafızı ölmüştü. İran olayı kaza diye duyururken, uydu görüntüleri hasarın açıklanandan çok fazla olduğunu gösteriyor.

İran Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzabadi, 16 Kasım’da yaptığı açıklamada, patlamanın tesisteki araştırmacıların “İsrail’in ağzının ortasına bir yumruk” gibi inecek bir silah üzerine çalışırken gerçekleştiğini söyledi. Firuzabadi, patlamaların tesisteki çalışmaları birkaç gün için erteleyeceğini söylese de uydu görüntüleri, bu sürenin birkaç yıla çıkabileceğini gösteriyor. İran, patlamanın yaralarını sarmaya çalışırken, geçtiğimiz hafta İsfahan’daki uranyum dönüşüm tesisinde sebebi kesin olarak bilinmeyen bir patlama daha yaşandı.

Nükleer bilimcilere yönelik suikastlar

İran, 19 Kasım sabahı da iki patlamayla sarsıldı. Tahran'da, aracına bomba yerleştirilen Şadid Beheşti Üniversitesi Nükleer Mühendisliği Öğretim Görevlisi Macid Şahriari öldü. Diğer saldırının hedefinde de nükleer fizikçi Feridun Abbasi vardı. Abbasi ağır yaralandı.

Hükümet yanlısı bir internet sitesine göre, doktorasını nükleer fizik alanında yapan Abbasi, İran Savunma Bakanlığı için çalışıyordu. Nükleer izotopların ayrıştırılması konusunda uzman olan sayılı isimlerdendi. Devrim muhafızları bünyesinde görev yapmış, onlarla bağlantılı İmam Hüseyin Üniversitesi'nde de ders vermişti.

Tahran Üniversitesi akademisyeni 35 yaşındaki Daryuş Rızai, 23 Temmuz 2011’de suikasta kurban gitti. Rızai, Tahran’daki evinin önünde vurularak öldürülürken, Tahran rejimi, suikasttın sorumlusu olarak İsrail gizli servisi Mossad’ı gösterdi. İran Rızai’nin öldürülmesinden birkaç gün önce, nükleer tesislerine yeni santrifüjler yerleştireceğini ve uranyum zenginleştirme programını ilerleteceğini açıklamıştı.

İranlı nükleer fizikçiler daha önce de hedef alınmıştı. Onlardan biri, geçtiğimiz ocak ayındaki saldırıda öldürülen Tahran Üniversitesi'nde görevli, nükleer fizik uzmanı Prof. Mesut Ali Muhammedi'ydi. O da işe giderken bombaların hedefi olmuştu. Dışişleri Bakanlığı, suikastın sorumlusu olarak, “Siyonist rejim, ABD ve onların kiralık ajanlarının oluşturduğu üçgene” işaret etmişti.

Nükleer fizikçi Mecid Şehriyari, 29 Kasım 2010’de Tahran Şadid Beheşti Üniversitesi’ne giderken, motosikletli kişiler aracına yaklaşarak manyetik bomba yerleştirdi. Patlamada Şehriyari öldü. Eş zamanlı düzenlenen diğer saldırıda, Feridun Abbasi adlı nükleer fizikçi ölümden döndü.
İsfahan Nükleer Teknoloji merkezinde İran nükleer programı için çalışmalar yürüten Ardeşir Hüseyinpur ise, 16 Ocak 2007’de ölü bulundu. Ölümü altı gün sonra açıklanan Hüseyinpur’un, doğalgaz sızıntısından dolayı hayatını kaybettiği belirtildi.

Küresel istihbarat kurumu Stratfor, bir ay sonra yayımladığı raporda Hüseyinpur’un, Mossad’ın hedefi olduğunu ve “radyoaktif zehirlenme” nedeniyle öldüğünü öne sürdü. İran Atom Enerjisi Kurumu ise suikast iddialarını yalanladı. Tahran, "Saldırılar nükleer programımızı sekteye uğratmak isteyen Batı'nın yürüttüğü gizli bir girişimin parçası" dedi. İran’ın öldürülen ya da kaybolan nükleer bilimcilerinin sayısı buradakinden daha fazla. Neredeyse hiçbirinin ölümü ya da akıbetiyle ilgili net bir bilgi ya da açıklama yok.   

Girişte de vurguladığımız gibi, İran’a karşı savaş, siber saldırı, nükleer ya da füze tesislerine sabotajlar ve de nükleer bilimcilere yönelik suikastlarla üstü kapalı olsa da başlamış görünüyor. Bunun, füzelerin karşılıklı ateşleneceği açık bir savaşa dönmemesini dileyelim, aksi takdirde bütün bölge ateş alacaktır. 

Başlıklar

Bu Yazıyı Paylaşın
Yazdır

Benzer Yayınlar