Arama Yapın

Aramak istediğiniz kelimeyi yazın

Koordinatörlükler

İran’ın Gerilemesi: Türkmenler Açısından Fırsat mı?

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) 2011 yılında Irak’tan çekilmesi, İran’a Irak’ta daha geniş bir nüfuz alanı oluşturmuştur. Özellikle Şii nüfusu ve 2014 yılında terör örgütü DEAŞ’a karşı kurulan Haşdi Şaabi güçleri aracılığıyla İran, Irak siyasetinde belirleyici bir aktör hâline gelmiştir. Ancak son yıllarda Ortadoğu’daki güvenlik dengelerinin değişmesi, İran’ın bölgesel etkisinin sürdürülebilirliğini ciddi şekilde sarsmıştır. Bu gelişmeler İran’ın yalnızca Suriye’de değil Irak’ta ve özellikte Türkmenlerin yoğunlukta yaşadığı bölgelerde de etkisinin azabileceğini göstermektedir.

7 Ekim 2023 tarihinde başlayan İsrail-Hamas çatışmasının neden olduğu yeni çatışma süreci, İran’ın bölgesel pozisyonunu daha kırılgan hâle getirmiştir.  Bu çerçevede ise bölgedeki dengeler hızlı bir değişiklik fazına geçmiştir. Bu sürecin diğer parçaları ise Lübnan Hizbullahı’nın İsrail tarafından hedef alınarak etkisizleştirilmesi ve Suriye’deki Baas rejiminin çökmesi olmuştur. Dolayısıyla İran’ın etki alanlarında gerileme sürmüştür. İran’ın bu bölgesel kayıpları, Ortadoğu çıkarlarına ağır bir darbe vurmuştur. Bunların üzerine ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’a “maksimum baskı” politikasını yeniden uygulamaya başlaması, İran gerilemelerinin yansımalarının Irak’ta ve özellikle Türkmenlerin yoğun yaşadığı bölgelerde de görülmesine zemin oluşturmaktadır.

7 Ekim olayları, İsrail’in Hamas ve Lübnan Hizbullahı liderlerini hedef alması, Suriye’deki rejim değişikliği gibi bölgesel gelişmeler, İran’ın Irak siyasetindeki belirleyici rolünün zayıflamasına yol açabilir. Zira Irak’taki Şii milis gruplar, İran’ın bölgedeki stratejik çıkarlarının bir uzantısı olarak görülmüştür. İran, milis gruplar aracılığıyla Irak’taki güvenlik sektörünü ve bunların siyasi uzantıları ile politika yapımını kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmiştir. Bu gruplar ve İran arasındaki ilişki çerçevesinde Esed rejiminin düşmesiyle birlikte ve sahadaki değişen dinamikler nedeniyle hayal kırıklığı yaşanmıştır. Zira Suriye’deki rejim değişikliği bu grupların Akdeniz’e ve Lübnan Hizbullahı’na uzanan stratejik güzergâhlarında bir kopukluğa neden olmuştur. Bu durum, İran’ın “Direniş Ekseni” olarak tanımlandığı jeopolitik hattın işlerliğini zayıflatmış, milis gruplar nezdinde hem stratejik hem de ideolojik bir kırılmaya yol açmıştır.

Bölgesel gelişmelere rağmen İran’ın Irak’taki etkisinin tamamen ortadan kalktığını söylemek için henüz erken olduğu değerlendirilmektedir. Zira İran vekil aktörleri, Irak’taki birçok kurum içerisinde hâlen etkili pozisyonlarını sürdürmektedir. İran’ın Irak’taki baskın siyasetine siyasi ve toplumsal tepkiler vardır. Ancak bu tepkilerin boyutu, İran’ın ajandası ile uyumlu şekilde hareket eden siyasi, ekonomik ve güvenlik kurumlarının etkisiyle sınırlı kalmaktadır. Bununla birlikte mevcut siyasi ve toplumsal eğilimlerin sürmesi hâlinde İran’ın yıkıcı etkilerine yönelik tepkilerin gelecekte artış göstermesi muhtemeldir.

İran’a Maksimun Baskı Politikasının Türkmenlere Olası Etkisi
Irak’ın Kerkük vilayeti, etnik çeşitliliği ve doğal kaynaklarıyla bölgesel siyasette oldukça önemli bir vilayet hâline gelmiştir. Dolayısıyla Kerkük, İran’ın Irak siyasetindeki etki alanlarından birisi olmuştur. İran’ın ilgisine ek olarak Kerkük’ün aynı zamanda Türkmenlerin siyasi merkezî olması, vilayet üzerindeki gerilimleri artırmıştır. Bu etki çatışma atmosferinde 18 Aralık 2023’te yapılan Irak Vilayet Meclisi Seçimlerinin ardından İran destekli Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), Babiliyun Hareketi ile Takaddum Koalisyonuna yakın bazı Araplar vilayet yönetimini kurmuştur. Kurulan mecliste, Irak Türkmen Cephesi (ITC), Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve Takaddum Koalisyonu dışında kalan Araplara yer verilmemiştir. Vilayet yönetiminden dışlanan gruplar ise Kerkük’te eşit görev dağılımı ve dönüşümlü valilik modelini savunmuştur. Ankara’nın da desteklediği bu modele alternatif olarak İran’a yakın aktörlerin tek taraflı yönetim modeli ise Kerkük siyasetine yeni bir kırılma dinamiği eklemiştir.

İran’a yakın aktörlerin elde ettiği bu kazanımlara rağmen Trump, İsrail’in çıkarları ile örtüşen bir şekilde İran varlığının sınırlandırılmasını amaçlayan “maksimum baskı” politikasını uygulamıştır. Bu minvalde ABD, İran’ın Hizbullah, Husiler ve Irak’taki milis gruplar gibi müttefik ve vekil unsurlarına yönelik baskıyı artırma stratejisini benimsemiştir.

ABD’deki Trump yönetimi, Iraklı yetkililerden Haşdi Şaabi güçlerinin lağvedilmesi ve Irak’ın Savunma Bakanlığı bünyesinde birleşmesini talep etmiştir. Dolayısıyla bu durum, 2003’ten bu yana İran’ın desteklediği aktörlerin geleceğini sorgulanır hâle getirmiştir. Bağdat’ın başta Kerkük olmak üzere tartışmalı bölgelerdeki idareyi Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ve peşmerge güçlerinden devraldığı 2017’deki Kanunu Uygulama Operasyonu sonrası Haşdi Şaabi’nin varlık gösterdiği Kerkük’ün odağa alınmasına neden olabilir. Zira bu milis varlığı Kerkük’teki mezhepsel ve etnik dengelerde bozulmaya yol açmıştır. Bu varlığın etkileri sonucunda Kerkük’te Türkmenler siyaseten dışlanmıştır. Bağdat’ın 2023’te yapılan Vilayet Meclisi Seçimlerinin ardından İran’a yakın bloklarla iş birliğine yönelmesi de Türkmenlerin alan kaybını artırmıştır.

İran’ın Nüfuz Kaybının Muhtemel Sonuçları
İran destekli milis gruplar özellikle Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı Kerkük, Tuzhurmatu, Telafer ve Diyala gibi bölgelerde önemli bir varlık göstermiştir. Bu varlık Türkmenlerin yerel düzeydeki siyasi ve toplumsal etkinliklerini ciddi şekilde sınırlandırmıştır. Türkmenlere yönelik baskılar, Türkmenlerin kendi millî kimliği etrafında örgütlenmesini zorlaştırmıştır. Dolayısıyla milis grupların etkisindeki bölgelerde Türkmenler, temsil gücü kaybı yaşamış ve siyasal mekanizmalardan dışlanarak marjinalleşmiştir.

İran’ın Irak’taki siyasi etkisinin zayıflaması, Türkmenler açısından yeni fırsatların ortaya çıkmasına neden olabilir. Haşdi Şaabi’nin lağvedilmesi ve İran’ın bölgedeki etkinliğinin azalması durumunda, Türkmenler millî kimlikleri etrafında yeniden birleşme ve siyasi olarak daha görünür hâle gelme şansı elde edebilir. Türkmenlerin kendi siyasal aktörleri aracılığıyla daha bağımsız bir politika üretmeleri ve yerel yönetimlerde daha etkin bir rol oynamaları mümkün hâle gelebilir.

Ortadoğu’daki gelişmeler ve bunların Irak’a etkileri, İran’ın Irak’taki geleneksel nüfuz mekanizmalarının zayıflamasına yol açabilecek bir süreci işaret etmektedir. ABD’nin izleyeceği maksimum baskı politikası ve İran destekli milis güçlerin zayıflaması, Türkmenler başta olmak üzere Irak’ın çeşitli kesimleri için yeni siyasi fırsatlar doğurabilir. Türkmenlerin bu süreçte millî kimlik bilinci etrafında birleşerek siyasi varlıklarını güçlendirmeleri gelecekte Irak’ın siyasi dengelerinde daha etkili bir aktör olmalarını sağlayabilir.

ORSAM  asdasd

Selçuk Bacalan

Tüm Yazılarını Gör

Başlıklar

Bu Yazıyı Paylaşın
Yazdır

Benzer Yayınlar