Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), İsrail ile savunma, teknoloji ve ticaret alanlarında iş birliğini güç dengesi ve caydırıcılık stratejileri üzerinden derinleştirirken aynı zamanda İran’a yönelik sürdürdüğü diplomatik dengeleme çabalarıyla bölgesel istikrarı ve stratejik özerkliğini korumayı hedefleyen çok taraflı bir dış politika yürütmektedir. BAE’nin hem İsrail’le yakınlaşmasını sürdürmesi hem de İran’la çatışmasız bir dış politika iklimini koruması, iki yönlü bir dengeleme stratejisine işaret etmektedir. Bu durum ülkenin dış politikasını sert güç kullanımına dayandırmaktan ziyade, pragmatik bir denge siyaseti temelinde şekillendirdiğini göstermektedir.
İran ile Diplomatik Temaslar
Nisan ayının başından itibaren Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile İran, Umman arabuluculuğunda dolaylı nükleer görüşmeler yürütmeye başlamıştır. Nitekim nisan ayının sonuna gelindiğinde, üçüncü tur görüşmeler tamamlanmış olup dördüncü turun 3 Mayıs tarihinde gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. Bölgedeki diplomatik hareketlilik, 7 Ekim sonrası Ortadoğu’da İran’ın vekil güçleri zayıfladıktan sonra siyasi alanda yeniden güç kazanmaya çalıştığı bir ortam yaratmıştır. Özellikle Lübnan Hizbullahı lideri Hasan Nasrallah’ın ölümü ve Irak’taki İran yanlısı grupların zayıflaması, Tahran’ın bölgedeki vekil ağını ciddi şekilde sarsmıştır.
BAE, İran’la ilişkilerinde 2023’ten bu yana çok boyutlu, diyalog odaklı bir dengeleme siyaseti izlemektedir. Örneğin iki ülkenin ilişkilerinde önemli bir dönüm noktası olan Haziran 2019’da BAE, Tahran’a resmî bir heyet göndermiş denizlerde seyrüsefer güvenliği, sınır geçişleri, yasa dışı balıkçılık faaliyetleri ve karasuları gibi konuları görüşmeye açmıştır. Bu diplomatik açılımın ekonomik boyutu da gittikçe güçlenmektedir. İran’ın, 2024-2025 döneminde BAE’ye gerçekleştirdiği petrol dışı ihracat 7,2 milyar dolar seviyesine ulaşmış ve BAE, İran’ın üçüncü büyük ihracat pazarı ve birinci ithalat kaynağı konumuna gelmiştir. 10 yıl aradan sonra Mayıs 2024’te düzenlenen İran-BAE Ortak Ekonomik Komite toplantısında ulaşım, bankacılık ve enerji alanlarında iş birliğini geliştirmeye yönelik bir mutabakat zaptı imzalanmıştır. Karşılıklı ticaret hacmindeki artış, iki ülke arasındaki potansiyel çatışma maliyetini yükseltmekte ve diyalog yollarını açık tutma motivasyonunu güçlendirmektedir. Bu gelişmeler BAE’nin İran’la ilişkilerini yalnızca siyasi değil aynı zamanda ekonomik düzeyde de pekiştirdiğini göstermektedir.
Temmuz 2024’te BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayid’in Tahran’a yaptığı resmî ziyaret ise diplomatik diyalog sürecinin en görünür adımlarından biri olurken 14 Nisan 2025’te İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile yapılan telefon görüşmesi de ABD-İran nükleer müzakerelerine dair BAE ile İran’ın diyalog kanallarının açık olduğunun göstergesidir. Bu çok boyutlu diplomasi, BAE’nin yalnızca bölgesel bir oyuncu değil aynı zamanda denge sağlayıcı bir güç olma hedefinin somut bir yansımasıdır.
İsrail ile Güvenlik ve Ekonomi Temelli Yakınlaşma
2020’de İbrahim Anlaşmaları ile normalleşen İsrail‑BAE ilişkileri, 7 Ekim 2023 gelişmeleri sonrasında BAE’nin bölgesel konumunu zayıflatarak dış politika esnekliğini daraltmıştır. Bu süreçte BAE, İsrail’le savunma, teknoloji ve ticaret alanlarında yürüttüğü iş birliklerini sürdürürken aynı zamanda İran karşısındaki güvenlik kaygılarını dikkate alarak diplomatik denge politikası izlemektedir. BAE, İsrail ile siyasi ilişkilerini dondurmak yerine diplomatik tepkiler ve Gazze’ye yardım yoluyla hem İran’a karşı dengeyi sürdürmüş hem de İsrail ile ortaklığını korumuştur.
Gazze’deki insani kriz ve İran’ın vekiller aracılığıyla yürüttüğü asimetrik tehditler gibi son iki yıldaki çok boyutlu krizler, Körfez ülkelerinde daha güçlü güvenlik garantileri talebini artırmıştır. Bu bağlamda İsrail’in BAE için yalnızca “normalleşilmiş” bir diplomatik muhatap değil “ortak tehdit” algılarına sahip, güvenlik temelli bir stratejik ortak konumuna yerleşmiş durumda olduğu söylenebilir. Nitekim Gazze’de savaş sonrası yönetimin nasıl olacağı konularında BAE’nin İsrail ve ABD ile istişarelerde bulunmuş olması da bunun bir göstergesidir.
BAE’nin İsrail ile süren ekonomik, teknolojik ve savunma iş birlikleri, artan İran etkisine karşı bir denge unsuru olarak değerlendirilebilir. İki ülke arasındaki teçhizat tedariğine dâhil olan radar sistemleri, birlikte gerçekleştirilen ortak askerî tatbikatlar ve karşılıklı savunma yatırımları bu sürecin sahadaki göstergesi olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin, 15 Nisan 2025’te, BAE’nin İsrail yapımı radar sistemlerini Yemen’deki Husiler tarafından gelebilecek füze ve İHA saldırılarını tespit etme amacıyla Somali’deki Bosaso Limanı’na kurması, askerî iş birliğini göstermektedir. Bu hamle BAE ve İsrail’in, Husiler’e karşı ortak tehdit algısında birleşmekte olduğunu göstermektedir.
Gazze’de yaşanan insani krize rağmen 2024’te BAE ile İsrail arasındaki ticaret hacmi yüzde 11 artış göstermiştir. Bu durum, BAE’nin İsrail’in Gazze’deki askerî operasyonlarını eleştirmesine rağmen ekonomik ilişkileri sürdürmeye devam ettiğini ortaya koymaktadır. BAE’nin bu yaklaşımı, İsrail’le olan ekonomik iş birliğini korurken dış politikada denge kurma çabalarının bir yansımasıdır. BAE’nin en büyük savunma ve havacılık şirketleri grubu olan EDGE Group’un İsrailli ThirdEye savunma şirketine 10 milyon dolarlık yatırım yaparak yüzde 30 hisse alması, söz konusu ilişkinin ekonomik iş birliğinin ötesinde, savunma sanayii ve teknoloji alanlarında da kurumsal bir nitelik kazandığını ortaya koymaktadır. Ortak savunma sanayii üretimleri ve siber güvenlik iş birlikleri, sınır ötesi yatırımlar ve serbest ticaret anlaşmaları bu süreci pekiştirmektedir. Bu tablo, BAE’nin İsrail ile ilişkilerini hem güvenlik temelli hem de ekonomik çıkarlar ekseninde geliştirdiğini göstermektedir.
2023 ve özellikle 2024’ün son aylarından itibaren değişen Ortadoğu dengelerinde BAE, İsrail ile normalleşmeyi sadece bir barış sürecinden çıkarıp güvenlik, ekonomi ve teknoloji odaklı stratejik bir ortaklığa dönüştürmüştür. İran’ın bölge ülkeleriyle artan diyaloğu, ABD’nin Ortadoğu angajmanları, Suudi Arabistan’ın duraksayan İsrail açılımı ve savaş sonrası Gazze’nin yeniden inşasında etkili bir aktör olma arzusu ise BAE’nin İsrail’le özgün bir ortaklık kurmasını sağlamıştır. BAE ile İsrail arasındaki ilişkilerin bölgedeki güvenlik denkleminde oluşan hareketlilikler doğrultusunda şekillendiği ve karşılıklı çıkarların belirlediği bir iş birliği zemininde ilerlediği görülmektedir. Sonuç olarak BAE hem bölgesel güvenlik kaygılarını gözeterek İsrail ile stratejik ortaklıklarını sürdürmekte hem de ekonomik ve diplomatik çıkarlarını dikkate alarak İran’la diyalog kanallarını açık tutmaktadır. Dolayısıyla BAE açısından denge sağlanabilir bir hedef olarak öne çıkmaktadır ancak bu hedefin sürdürülebilirliği, BAE’nin bölgesel ve uluslararası gelişmelere karşı söz konusu hedeflerini ne ölçüde uyumlaştırabildiğine bağlıdır.