Nebahat Tanriverdi O, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı
19 Mayıs 2011 tarihinde ABD Başkanı Barack Obama’nın yaptığı tarihi konuşmanın yankıları hala devam etmektedir. 19 Mayıs öncesi konuşmanın içeriğinin ne olacağına dair yapılan tartışmalar yerini konuşma içeriğinin ABD dış politikası ve Ortadoğu ile Kuzey Afrika bölgesinin geleceğine etkileri üzerine yoğunlaşmasına bırakmıştır. Bölgedeki halk ayaklanmaları ve iktidar değişiklikleri, devam eden gösteriler ve iktidarların eylemleri verdiği tepki, bölgesel değişimin niteliği ve ABD’nin izleyeceği politikalar başlıkları etrafında şekillenen konuşma Mısır ve Tunus’taki süreç ve Filistin-İsrail sorunu başta olmak üzere bölgeye dair ABD perspektifi ile ilgili önemli noktaları ortaya çıkarmaktadır. Bu çalışmada ABD Başkanı Barack Obama’nın yaptığı konuşmanın içeriğinde öne çıkan hususlar ele alındıktan sonra, konuşmanın etkilerine yer verilmesi planlanmaktadır. Arap Baharı 19 Mayıs günü ABD Başkanı Obama tarafından yapılan konuşma, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde siyasi gelişmeler ve reformlar, ekonomik reformlar ve Filistin-İsrail sorunu gibi üç ana başlığa bölünebilir. İlk bölümde bölgede son altı ay içerinde gerçekleşen değişimler, halk isyanları, eylemler yer almış ve bu bağlamda siyasi değişim ve ABD’nin siyasi değişim konusunda izleyeceği dış politika bu bölümün teması olmuştur. Ekonomik reformlar konusu etrafında şekillenen ikinci bölüm ise bölgenin ekonomik geleceğine yapılabilecek somut katkılardan meydana gelmektedir. Son kısım ise kamuoyunda tartışılmaya başlanan Filistin-İsrail sorunun çözümüne yönelik 1967 sınırlarını işarete eden yeni ABD dış politikası yer almaktadır. Bölgedeki değişim yönündeki hareketleri işaret ederek konuşmasına başlayan ABD Devlet Başkanı Barack Obama, ABD’nin bölgeye ekonomik, güvenlik, tarih ve inanç bağları ile bağlı olduğunu belirtmiştir. ABD’nin Irak’tan ve Afganistan’dan çekilmesine değinen, Afganistan’da Taliban’ı yendiklerini ve Üsame bin Ladin’i öldürerek El-Kaide’ye büyük bir darbe vurduklarını vurgulayan Başkan Obama, bölgede değişimden yana olduklarını ifade etmiştir. Bu bağlamda değişim yanlısı kitleleri harekete geçiren Tunus olaylarını temel alarak bölgesel değişimin kaçınılmaz olduğunu, bölge insanının terör yerine şiddet içermeyen eylemlere öncelik verdiklerini, eylemcilere karşı yönetimler tarafından kaba kuvvet kullanılmasını onaylamadıklarını, ABD olarak değişime diplomatik, ekonomik ve stratejik olarak her türlü desteği vereceklerini açıklamıştır. Mısır, Tun us, Yemen, Libya, Suriye ve Bahreyn gibi bölge ülkelerinde yeni nesillerin talep ettiği değişimin kısa vadede gerçekleşemeyeceğini vurgulayan Başkan Obama Müslümanlar ve ABD halkı arasında oluşan 11 Eylül sonrası güvensizliğin bu yeni dönemde aşılması için çalışacaklarını ifade etmiştir. Daha önce yaptığı Kahire konuşmasına da vurgu yapan Başkan, karşılıklı çıkar ve saygı esasının yanı sıra, devletlerin istikrarı gibi bireylerin geleceklerini tayin hakkını da öncelik olarak kabul ettiklerini, bu bağlamda bölgedeki statükonun devam ettirilemeyeceğini belirtmiştir. ABD’nin vatandaşlara karşı şiddet kullanımına karşı olduğunu, bölgede evrensel hakları ve siyasi- ekonomik reform süreçlerini destekleyeceklerini dile getiren Obama, ABD dış politikası açısından bu kriterlerin birer öncelik haline geleceğini vurgulamıştır. Konuşmasında Libya, Suriye, İran, Yemen ve Bahreyn’deki gelişmelere, mezhepsel gerilime, iletişim ve bilgi özgürlüğüne, kadın sorununa, azınlıkların korunmasına ve güçlü kurumların oluşturulmasına değinen Obama, siyasi değişimin ekonomik reformlar ile desteklenmesi gerektiğini söylemiş ve bunun için ABD’nin destek vereceğini açıklamıştır. Konuşmasının ilk bölümünü oluşturan bölgedeki siyasi değişimin gerçekleşmesi yönündeki çağrıların ardından ikinci önemli tema olarak ekonomik reformlar ön plana çıkmaktadır. Ekonomik bağlamda Obama’nın dile getirdiği ABD politikaları daha somut olarak görünmektedir. Mısır ve Tunus ekonomilerinde istikararı sağlamak amacı ile Dünya Bankası ve IMF’nin G-8 Zirvesine sunmak amacıyla bir plan üzerinde çalıştıklarını, Mısır’a 1 milyar dolarlık borç verilmesi hususunu görüştüklerini, ABD Kongresi’nde Mısır ve Tunus için Girişim Fonu oluşturulması çalışmaları yaptıklarını, Yeniden Yapılandırma ve Gelişim için Avrupa Bankası ile görüşmeler yürüttüklerini, Mısır ve Tunus ekonomilerini ABD ve Avrupa ekonomilerine entegre edebilmek için Ticari ve Yatırım Ortaklık İnisiyatifi oluşturulması çalışmalarını başlattıklarını açıklamıştır. Böylece Mısır ve Tunus ekonomilerini güçlendirerek ve dünya ekonomik sistemine entegre ederek bu ülkelerdeki siyasi değişimin devamlılığı amaçlanmaktadır. Konuşmada ayrıca ön plana çıkan diğer bir önemli konu ise Filistin-İsrail sorununa dair belirtilen görüşlerdir. 1967 sınırlarını esas alan iki devletli çözümü desteklediklerini açıklayan Obama, tarafları görüşmelerin devam etmesi için tekrar biraya gelmeye davet etmiştir. Arap Baharı’nın Yankıları ABD Başkanı Barack Obama’nın 2009 tarihinde Kahire’de yaptığı konuşma ile karşılaştırıldığında yeni metninde somut olma yönünde ciddi adımlar atıldığı görülebilmektedir. Özellikle halk isyanları ve iktidar değişiklikler ile daha da kritik bir noktaya sürüklenen Mısır ve Tunus ekonomileri göz önünde bulundurulduğunda, konuşmada yer alan ekonomik çalışmaların önemli olacağı öngörülebilir. Öte yandan altı ay gibi bir süre zarfında sadece proje üretilmesi ve açıklanan çalışmaların henüz bir sonuca bağlanmamış olmaması ise önemli bir eleştiri kaynağı olarak karşımıza çıkmaktadır. Her iki ülkede de sonbaharda gerçekleştirilmesi planlanan seçimlerin geleceğine dair yapılana tartışmaların yoğunlaşması bu durumu daha da görünür hale getirmektedir. Siyasi reform yönünde yapılan çağrıların Suriye, İran, Yemen, Bahreyn ve Libya ile sınırlı kalması, diğer Basra Körfezi ülkelerini ve Ürdün’ü kapsamaması da bir başka eleştiri kaynağıdır. ABD dış politikasının ilkeleri ve yönelimleri konusunda belli başlıkları vurgulanması bakımından konuşma önem taşırken, gelişmeler karşısında geç politika üretmekle suçlanan ABD’nin benzer bir şekilde bu konuşmanın yapılmasında da geç kaldığı düşünülmektedir. Tunus ve Mısır’da iktidarlar hâlihazırda devrilmiş, Bahreyn ve İran’da muhalifler bastırılmış ve tutuklanmış, mevcut iktidarlar değişim yanlısı bir gündemlerinin olmadığını bu şekilde göstermiş, Yemen’deki süreç KİK ve Körfez ülkeleri inisiyatifinde ilerlemekteyken, ABD Başkanı Barack Obama’nın yaptığı konuşmayı zamanlama açısından geç ve üslup bakımında da iyimser olarak değerlendirildiği söylenebilir. Sonuç itibari ile Müslüman Kardeşlerden Hamas’a, Suriye’den İsrail’e kadar Obama’nın konuşmasının yarattığı düş kırıklığının izlerini görmek mümkündür. İsrail basınında Obama’nın isminin “Barack Hussein Obama” olarak kullanılması ya da Suriye yetkililerinin ABD’yi kınaması, HAMAS sözcüsü Sami Abu Zuhri’nin konuşmada İsrail işgaline değinilmemiş olmamasını eleştirmesini ve hiçbir koşul altında İsrail işgalini tanımayacaklarını açıklaması bu durumun açık bir tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır.