Arama Yapın

Aramak istediğiniz kelimeyi yazın

Koordinatörlükler

Mısır’da Çalkantılı Cuma

Nebahat Tanrıverdi O, ORSAM Uzman Yardımcısı, nebahattanriverdi@orsam.org.tr
Tunus’ta başlayan halk ayaklanmasının 23 yıllık Bin Ali iktidarını sona erdirmesi ve Bin Ali’nin ülkeden ayrılmasına neden olması bölge ülkelerinde iktidar değişikliği yanlısı kitleleri harekete geçirmiştir. Tunus, Cezayir, Mısır, Libya, Ürdün ve Yemen’de hala devam eden kitlesel halk protestolarının ne ile sonuçlanacağı konusunda derin tartışmalar devam etmektedir.  Öte yandan kitlesel hareketlerin şiddeti, gerçekleşen ülkenin iç dinamikleri ile örtüşmekte, bu noktada iç dinamiklerin etkisi ile daha şiddetli ya da daha hafif seyretmektedir. Seyri şiddete doğru hızlı şekilde tırmanan halk eylemlerinin yaşandığı Mısır bu anlamda Tunus’tan sonra dikkatleri en çok çeken ülke olmaktadır. Mısır, Tunus ile benzer dinamiklere sahip olmasının yanı sıra çok temel farklılıklarının var olması, bölgesel sonuçların niteliğini etkileyeceğinden dolayı ayrıca önem taşımaktadır.    Mısır’daki Güncel Gelişmelerin Etkisi   Öncelikle Mısır’da sürecin bugünkü noktaya gelmesini sağlayan güncel gelişmelere genel hatları ile bakmak, Mısır halkının sergiledikleri tepkide kararlılıklarını ölçebilecek bir parametre olacağından faydalı olacaktır. Kasım ve Aralık aylarında yapılan genel seçimlerden önce muhalefetin ve basının ciddi baskılara maruz kalması ve bu genel seçimlerin iktidar partisinin tekelini perçinlemesi, Mısır halkındaki mevcut hoşnutsuzluğun artmasına neden olmuştur. Genel seçim öncesi yaşananlar, Mısır’da bugün yaşananlar bakımından önemli bir yere sahiptir. Genel seçim öncesi Hüsnü Mübarek’in izlediği politikalar hem Mısır siyasi ortamını hem de Mısır halkını gergin bir ortama sürüklemiştir. Hüsnü Mübarek’in tırmandırdığı bu gerginlik iki önemli kesime uygulanan baskılarda görünür olmuştur.    Siyasi anlamda gerginliğin tırmanışa geçişi bakımından Müslüman Kardeşlerin aldığı siyasi kararın önemi büyüktür. 9 Ekim tarihinde Müslüman Kardeşler Örgütü’nün başkanı Mohamed Badie’nin, 29 Kasım tarihinde yapılacak olan parlamento seçimleri için grup olarak adaylıklarını koyacaklarını açıklamış, bunun üzerine de 150’den fazla kişi tutuklanmıştır. Ancak gelişmeler bununla sınırlı kalmamış ve kriz yayılmıştır. 26 Kasım’da Müslüman Kardeşleri destekleyen bin kadar kişinin tutuklanması krizin yayılmasını göstermektedir. Genel seçimlere kadar benzer şekilde Hüsnü Mübarek önemli muhalif kanalları tutuklamalar silsilesi aracılığı ile bastırmayı bir yöntem olarak benimsediğini görmekteyiz. Bu durum ise seçimin ikinci turunda geniş katılımlı bir muhalefet boykotu ve parlamentoda muhaliflerin temsilinin çok sınırlı kalması ile sonuçlanmıştır.    Öte yandan, Hüsnü Mübarek’in siyasi partilere ve adaylara uyguladığı baskının bir benzerini basına uyguladığı da gözlenmektedir. Bu bağlamda, takipçisi fazla olan muhalif “El-Kahire el-Yevm” programı sansürlenmiş, Online TV kanalındaki İbrahim İsa’nın programı engellenmiştir. Kahire’de yayın yapan Orbit uydu kanallarının yayını da durdurulmuştur.  Mısır’da daha önce Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek hakkında yaptığı haberlerden dolayı tutuklanmış ünlü muhalif yazar İbrahim İsa, “Dustur” Gazetesi’nin editörlüğünden alınmıştır ve Dustur Gazetesi’nin sahipleri ve içeriği değişmiştir. Bunların yanı sıra “El-Nas, el-Hafız, el-Haliciyye, es-Sıhha ve’l-Cemal” gibi dini içerikli pek çok kanalın kapatılması bu süreçte muhalif basının seçim öncesi yaşadığı baskının bir parçasıdır.   Görüldüğü üzere genel seçim öncesi Hüsnü Mübarek iç dinamikleri zorlamak pahasına sert bir şekilde muhaliflerini ezmiş ve bu nedenle de halktan tepki çekmiştir. Genel seçim sonucunda Hüsnü Mübarek’in partisi Milli Demokrat Partisi 515 milletvekilinden oluşan parlamentoyu 434 milletvekili ile domine etmiştir. Bu durum başta Müslüman Kardeşler olmak üzere diğer muhalif siyasi hareketlerin, siyasi süreçten dışlanması anlamını taşımaktadır. Bu sürece halkın tepkisi ise genel olarak iki şekilde olmuştur. Birincisi, seçim sürecinde pek çok seçmen bölgesinde şiddet olayları gerçekleşmiş ve bu nedenle ise dört seçim bölgesinde seçimler gerçekleştirilememiştir. İkinci olarak da seçimlerde oy kullanım oranları oldukça sınırlı kalmıştır. Yani halk Hüsnü Mübarek’e tepkisini sandığa gitmeyerek göstermek istemiştir. Ayrıca muhalif siyasi aktörler ise genel seçimlerin yapılmasından bu güne kadar geçen süre içerisinde seçimlerin yinelenmesi, seçim yasasının ve düzenlemelerin değiştirilmesi yönünde çağrılarını tekrarlamışlardır.    Öte yandan Hüsnü Mübarek yaşanan şiddet olaylarını, oy kullanan seçmen sayısının az olmasını, muhalifleri siyasi mekanizmadan uzaklaştırmanın etkilerini ve iktidarında yaratacağı meşruiyet sorununun bir varlık meselesine dönüşeceği ihtimaline önem atfetmemiştir. Bu noktada Hüsnü Mübarek’in iç politikada sürdürdüğü bu tutumun 2005 yılında gerçekleştirilen seçimler ve sonuçları ile yakın bir bağlantısı bulunmaktadır. 2005 seçimlerinde Mısır, özellikle ABD baskısı ile reformlar dönemine girmiş ve sonuç olarak Müslüman Kardeşler bu seçimlerde 88 bağımsız adayla Meclis’te temsil olanağına kavuşmuştur. Bu durum özellikle Hüsnü Mübarek ve iktidarı için oldukça travmatik olmuştur. 2010 seçimlerinde uygulanan politikalar ise benzer bir durumun yaşanmasına engel olmanın Hüsnü Mübarek iktidarı için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Özellikle 2005 ve 2006 yılında bölgesel anlamda Siyasi İslamın yükselişe geçtiği ve bu bağlamda siyasi İslam tartışmalarının hız kazandığı gerçeği göz önünde bulundurulursa, Hüsnü Mübarek’in bu bağlamda güçlü argümanlara sahip olduğunu düşünmesi yüksek bir olasılık olarak görünmektedir. Bu noktada uluslararası anlamda Hüsnü Mübarek yönetimine ve yöntemlerine bu süreç içerinde ciddi tepkilerin gelmediğini not etmek gerekmektedir. Bu durumda Hüsnü Mübarek açısından dolaylı da olsa bir teyit olarak görünmektedir.    Mısır’da Yaşanan Protestolar   Tunus’ta yaşananların Mısır üzerinde yarattığı tepkiyi bölgesel bir ilham olarak değerlendirmek mümkündür. Özellikle genel seçimlerin yarattığı siyasi gerginlik bu güne kadar ertelenmiştir. Seçim zamanında yaşanan şiddet olayları, seçim sonuçlarının açıklanmasının hemen ardından kesilmiş, gözler ise Müslüman Kardeşler ve diğer muhalif siyasi hareketlere yönelmiştir. Ancak muhalefet bu süreçte kendisinden beklenen aktif rolü oynamamıştır. Bu nedenledir ki 25 Ocak’ta başlayan protesto gösterilerinde siyasi partiler öne çıkmamıştır. Her ne kadar Tunus’ta yaşanan protestolar beklenmedik bir şekilde büyümüş ve ordunun aldığı stratejik karar ile de başarılı olmuşsa da Mısır’da yaşananlar gene de tahmin edilenin ötesine geçmiştir. Geçtiğimiz haftanın başından itibaren 25 Ocak’ta başlayan bu eylemin çağrıları kamuoyuna duyurulmaya başlanmıştır. Ancak son yıllarda büyük kitlelerin mobilize olduğu eylemlerin düzenlenememiş olması bu çağrıların aynı kaderi paylaşacağını düşündürmüştür. Ancak 1977 Ekmek İsyanı ve 2003 Mart’ında yaşanan protesto gösterilerinden sonra yaşanmış en büyük sokak gösterisi haline gelmiştir. Eylemler İskenderiye, Kahire, Kübra ve Süveyş’i sarmış, bazı yerlerde devlet binalarının işgaline kadar varmış ve Molotof kokteyli çatışmalara kadar gitmiştir. Bu olaylar sırasında 1000’den fazla kişinin tutuklandığı tahmin edilmektedir. Öte yandan 26 Ocak’ta eylemlere destek vereceğini açıklayan Müslüman Kardeşler’in liderleri ve önemli isimleri de dâhil olmak üzere 20 üyesi 26 Ocak’ta tutuklanmıştır.    6 Nisan Hareketi ve Muhammed El-Baradei   25 Ocak’ta Tunus’taki değişimi referans alarak başlatılan halk eylemlerinin öncüsü olarak gösterilen bu iki aktör süreçte ve de önümüzdeki günlerde Mısır siyasi hayatında yer bulacağa benzemektedir. 6 Nisan Hareketi’nin genel olarak katılımcıları gençlerden oluşmaktadır. Öte yandan Nobel Barış Ödüllü ve eski Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) direktörü Muhammed El-Baradei ise bugün Mısır’da gerçekleşen protestoların organize edilmesinde aktif olarak rol almış bir siyasi isimdir. 27 Ocak tarihinde Hüsnü Mübarek’e istifa çağrılarında bulunmuş ve Cuma Gösterilerine şahsen katılacağını duyurmuştur. 
  Cuma günü gerçekleştirilen gösteriler hakkında şuanda net bilgiler almak, Hüsnü Mübarek’in 28 Ocak 00:30’da Mısır’daki tüm internet erişimini kapatmasından dolayı zorlaşmıştır. 27 Ocak tarihinde dile getirilmeye başlanan, Hüsnü Mübarek’in gösterileri “daha fazla şiddet” kullanarak bastırmaya çalışacağı yönündeki söylentilerin internet yasağı ile birlikte daha fazla gerçeklik kazandığı söylenebilir. Özellikle eylemcilerin birbirleri ve dünya ile iletişim kurmalarının engellenmesi ve öte yandan uygulanacak şiddetin dünya kamuoyunun gözlerinden olabildiğince soyutlanması hedefleniyor olabilir. Buna ek olarak Mısır’da çalışan pek çok gazetecinin de özellikle güvenlik gerekçesi ile bazı yerleşimlerde toplandığı göz önünde bulundurulursa bu olasılık güçlenmektedir.    Hüsnü Mübarek’in gösterileri “daha fazla güç” kullanarak bastırma yönünde bir politika izleyeceği öte yandan ABD tarafından algılanmış gibi görünmektedir. 25 Ocak’ta Mısır’ı “sarsılmaz bir ABD ittifakı” olarak değerlendiren ve “Mısır’da istikrarın bozulmayacağını” düşündüklerini belirten ABD dışişleri Bakanı Clinton, hemen bir gün sonra 26 Ocak’ta “Mısır halkının haklarına saygılı olduklarını” belirtip Hüsnü Mübarek yönetimine “reform” çağrısında bulunmuştur. Öte yandan aynı tarihte Hüsnü Mübarek’in yerine geçeceği düşünülen oğlu Cemal Mübarek’in ailesi ile birlikte Londra’ya gittiği yönündeki söylentiler de ayrıca değerlendirilmelidir.    Sonuç   Mısır’da yaşananların geleceğine dair öngörüde bulunmak oldukça zordur. Ülkenin şu anda içinde bulunduğu durum ilhamını Tunus’tan alsa da iç politik dengeleri ve Mısır’ın bölgesel önemi bakımından Tunus’tan ayrılmaktadır. Tunus’taki olaylar her ne kadar beraberinde Siyasi İslam tartışmalarını getirse de, Nahda Partisi’ni bölgedeki diğer İslami hareketlerden ayıran temel özellikleri bulunmaktadır. Öte yandan Müslüman Kardeşler Mısır örneğinde özellikle 2005 sonrası dönemde hızlı bir sisteme entegrasyon süreci yaşamış olsa da bölgesel anlamda diğer Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerini ürkütmektedir. Bu endişenin en önemli nedeni ise bölgede bir Müslüman Kardeşler ağının varlığıdır. Bu ağda gerçekleşebilecek bir yükseliş bölgesel anlamda az veya çok etkisi olabilecek bir gelişmedir. Öte yandan Mısır’ın ve Hüsnü Mübarek yönetiminin önemli bir müttefiki olan ABD’nin tutumu henüz netleşmiş görünmemektedir. Genel seçim sonrası Hüsnü Mübarek’in seçimlerde izlediği tutum cılız bir şekilde duyulsa da Hüsnü Mübarek bu konudaki tutumunun arkasında durmuş ve ABD ise ısrar etmemiştir. Bu günkü noktada sert müdahalenin olayları bastıramadığı gibi arttırması ve bölgesel etkisini arttırması olasılığı mevcuttur. Bu etki Ürdün ve Körfez ülkelerince de kabul edilmektedir. Reform yönünde son günlerde Mısır’a yaptıkları çağrılar bu durumu netleştirmektedir.   

Nebahat Tanrıverdi Yaşar  asdasd

Nebahat Tanrıverdi Yaşar

Tüm Yazılarını Gör

Başlıklar

Bu Yazıyı Paylaşın
Yazdır

Benzer Yayınlar