Gökçen Oğan, ORSAM Avrasya Danışmanı
Orta Asya bölgesinde ortaya çıkan bölgesel örgütlenmeleri temel özellikleri açısından üç grupta değerlendirmek mümkün görünmektedir. Bu anlamda ilk olarak göze çarpan grubun temel özelliği Rusya Federasyonu’nun Orta Asya ülkeleri ile ilişkilerine Sovyet tarzı eski ilişki şeklini meşru bir zeminde yürütme çabasından hareketle oluşturmuş olmasıdır. Bu grup içinde Rusya’nın eski Sovyet nüfus alanlarındaki istikrarsızlığı önlemek ve başka güçlerin bu bölgeye yönelik angajmanlarını sınırlamayı hedeflediği görülmüştür.(1) Bu kapsamda Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), Avrasya Ekonomik Topluluğu (AET) ve Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAO) değerlendirilebilir.
İkinci grupta yer alan bölgesel örgütlenmeler Orta Asya ülkelerinin kendi aralarında oluşturmaya çalıştıkları veya Rusya’nın gücünü ve etkisini sınırlandırma amacını taşımaktadır. Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in ortaya attığı ve halen üzerinde çalıştığı bilinen Orta Asya Birliği fikri veya GUAM gibi örgütlenmeler yapıları itibariyle bu kapsamda değerlendirilebilecek yapılardır. Son grubun temel özelliği ise, Rusya ile beraber diğer bölgesel güçlerin de sürece dâhil olmasıdır. Bu gurubun en spesifik örneği Şanghay İşbirliği Örgütü’dür.
Genel olarak Orta Asya ülkelerinin dâhil olduğu bölgesel örgütlenmeler içerisinde son dönemde sonuç doğuran yapılar dikkat çekmektedir. Son 5 yıllık dönemde Avrasya Ekonomik Topluluğu, sonuç olarak ortaya çıkardığı “gümrük birliği” çerçevesinde dikkat çekici bir gelişme süreci ortaya koymaktadır. Esasen Bağımsız Devletler Topluluğu içerisindeki grupların daha yakın işbirliği arayışları neticesinde ortaya çıkmış olan Avrasya Ekonomik Topluluğu 2000 yılında Belarus, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya Federasyonu ve Tacikistan tarafından atılan imzalar ile kurulmuştur. Avrasya Ekonomik Topluluğu imzacı ülkeler arasında ekonomi politikalarının koordine edilmesini ve daha yakın ekonomik ilişkiler geliştirmeyi amaçlar. Üye ülkelerin ortak enerji alanı oluşturması, tarım alanında işbirliğini geliştirmesi, tek pazar oluşturarak parasal entegrasyona ulaşması, sosyal ve insani alanlarda ve göç politikalarında işbirliği yapılması Topluluğun amaçları arasında yer almaktadır. Tüm bu amaçların olmazsa olmazlarından birisi de imzacı ülkeler arasında Gümrük Birliği’nin oluşturulmasıdır. Nitekim üye ülkeler arasında ortak ekonomik bir alan oluşturulması için atılan en temel adım Kazakistan, Rusya Federasyonu ve Belarus’un imzasıyla oluşturulan gümrük birliği olmuştur. Böylelikle söz konusu ülkeler arasında uygulanan serbest ticaret rejimi, imzalanan anlaşma ile Gümrük Birliği’ne dönüşmüş böylece üçüncü ülkeler ile yapılan ticareti de kapsamaya başlamıştır.(2) Bu birliğin daha öncekilerden farkı, oluşturulan uluslar üstü yapı olmuştur. Gümrük Birliği Komisyonu Ortak Gümrük Tarifesi (OGT) ve diğer ticari konuları belirleme yetkisini taşımaktadır.(3) Gümrük Birliği, ekonomik entegrasyon adımları açısından önemli bir mihenk taşı olma özelliği taşımaktadır. Bu aşamanın önemi üye ülkeler ve kapladıkları coğrafi alanın özellikleri dikkatle değerlendirildiğinde daha net ortaya çıkmaktadır. Zira AET’in coğrafi alanında 182,6 milyon kişinin ve dünya GSYİH’nın %4’ü, dünya petrol rezervlerinin %7,5’i, gaz ve kömürün %20’si, elektrik enerjisinin %5,5’i ve tahıl üretiminin % 5,9’una ve altın ve diğer değerli madenler rezervleri açısından dünyada ön sıralarda yer almaktadır.(4)
Kırgızistan ve Tacikistan’ın gümrük birliğine dâhil olması son dönemde üzerinde durulan başlıca konu halini almıştır. Özellikle Kırgızistan, her seviyede yapılan açıklamalar vesilesiyle gümrük birliğine dâhil olmak istediğine dair siyasi iradesini ortaya koymaktadır. Yapılan açıklamalardan çıkarılabilecek sonuç iki yılı aşkın süredir bu konuda müzakerelerin devam ettiği ancak her iki tarafın da bazı çekincelerinin olduğu yönündedir.
Kırgızistan Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından diğer Orta Asya Cumhuriyetlerinin aksine ekonomik büyüme ve istikrar konusunda başarılı bir çizgi elde edememiştir. Bağımsızlığını kazanan diğer Cumhuriyetler ekonomik büyümelerinin temeline büyük ölçüde sahip oldukları doğal kaynaklarını yerleştirirken, Kırgızistan bu şanstan mahrum kalmıştır. Zira Kırgızistan doğal kaynaklar bakımından diğer Orta Asya Cumhuriyetleri kadar şanslı değildir. Diğer Orta Asya Cumhuriyetleri tarafından başarıyla kullanılan bu itici güç, yatırım ve sermayenin akışını da olumlu etkilemiştir. Kırgızistan ekonomisinin genel görünümüne dair temel noktalar ise tarıma dayalı olması ve sanayisinin zayıf yapısıdır. Sanayinin gelişimini sağlayacak sermaye ise yetersizdir. Bu durum Kırgızistan’ın komşu ekonomilerde meydana gelen değişikliklerden derhal etkilenebilen, kırılgan bir ekonomiye sahip olmasına neden olmaktadır. Ülkede yaşanan siyasi istikrarsızlık periyotları da ekonomiyi doğrudan etkileyebilmektedir. Bu bakımlardan Gümrük Birliği’ne üye ekonomik partnerleri ile kıyaslandığında Kırgız ekonomisi avantajsız durumdadır.
Halen en önemli ticaret partnerleri Kazakistan ve Rusya olan Kırgızistan gümrük birliğinden kendisi açısından bazı avantajlar elde etmeyi planlamaktadır. Bunların başında gümrük rejiminin düzene girmesi, sınır ve gümrüklerde yaşanan hukuksuzlukların önüne geçilmesi gelmektedir. Gümrük birliği ile Kırgızistan işgücü ve maliyet avantajı nedeniyle yatırım çekebileceğini öngörmektedir. Üstelik Bişkek yönetimi böylelikle Rusya’nın kendisine mali ve siyasi destek sağlayacağından da emindir. Gümrük birliğinden beklenen bir diğer avantaj, gümrük birliği ülkelerinde çalışan Kırgız işçilerin hukuksal durumunun iyileşmesine katkı sağlayabileceği ihtimalidir. Özellikle Rusya’da 500.000 ve Kazakistan’da 200.000’e yakın Kırgız işçi bulunmaktadır.(5)
Ancak yatırım ve sermayeye ilişkin beklentilerin Kırgızistan’ın Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olması ile de geliştiği ancak neredeyse hiçbirinin karşılanmadığı hatırda tutulmalıdır. Gümrük birliğine katılımın siyasi pek çok sonuç doğuracağı, bunlardan en belirgin olanının Moskova’ya olan bağımlılığın artması şeklinde gelişeceği konusunda şüphe yoktur. Ayrıca bu bağımlılık değerlendirilirken gümrük birliği Komisyonu’nda Rusya’nın ağırlığı da göz önünde tutulmalıdır.
Tüm bu veriler göz önünde tutulduğunda Kırgızistan’ın uzun vadede Rusya- Kazakistan- Belarus Gümrük Birliği’ne katlımdan kazanç sağlayacağı görülmektedir. Ticari ilişkiler bir yana gümrük birliği Kırgızistan’a reform sürecinin hızlandırılması ve siyasi/ekonomik istikrara destek sağlanması açısından destek sağlayacaktır. Bu durum Kırgızistan Devlet Başkanı Almazbek Atambayev’in ülkesi için çizdiği politik çizgiye uygun bir seyir arz etmektedir. Kısa vadede Bişkek’in gümrük birliğine katılımı yönünde daha yoğun çalışmaların yapılması beklenmektedir. Ancak Kırgızistan gibi stratejik konumu itibariyle her anlamda denge politikası izlemesi gereken ülkelerin siyasi ve ekonomik adımlarını dikkatle atması gerektiğinin de altı çizilmelidir.
(1) Tayyar Arı, “Orta Asya’da Güvenlik Sorunları ve İşbirliği Girişimleri”, içinde Prof. Dr. Fahir ARMAOĞLU’na Armağan, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara, 2008, s. 437.
(2) Osman Barak, Murat Doğanay, “Kazakistan- Rusya -Belarus Gümrük Birliği Anlaşması’nın Türkiye’nin İhracatı ve Kazakistan’daki Türk Yatırımcılar Üzerine Etkisi”, Interational Conference on Eurasian Economies, pp.269, 2012.
(3) Lütfü Şağbanşuar, “Gümrük Birliği ve Kırgızistan’a Etkileri”, Akademik Bakış Dergisi, Sayı.21, Nisan, Mayıs Haziran 2013.
(4) Aigul Turdubekova, Elmira Kupsuralieva, “Kırgızistan ve Avrasya Gümrük Birliği”, International Conference on Eurasian Economies”, 2013, http://www.eecon.info/papers/823.pdf.
(5) RAPOR ORASAM Panel: “Kırgızistan’ın Avrasya Ekonomik Topluluğu (EvrAzES) Gümrük Birliği’ne Katılması: Avantajları ve Dezavantajları”, http://orasam.manas.kg/index.php/tr/events-5/316-rapor-orasam-panel-k-rg-zistan-n-avrasya-ekonomik-toplulugu-evrazes-guemruek-birligi-ne-kat-lmas-avantajlar-ve-dezavantajlar.