Arama Yapın

Aramak istediğiniz kelimeyi yazın

Koordinatörlükler

Trump’ın Gazze Planı Arap Dünyasını Bölüyor Mu? – I

Arap devletleri, geçtiğimiz günlerde Donald Trump’ın açıkladığı 2.3 milyon Gazzelinin bölgeden çıkarılması hakkındaki planını ivedi bir şekilde reddettiler ve yaptıkları ortak açıklamalarla hiçbir koşulda Filistinlilerin yerlerinden edilmeyeceğini beyan ettiler. Trump’ın, Gazzelileri bölgeden çıkarmayı ve burayı bir turizm merkezine dönüştürmeyi öneren planı, Arap devletlerini bu fikri kınama noktasında yüzeysel bir birliktelik sergilemeye yöneltmiş olsa da gerçekte bu plan Filistin için ortak bir vizyon oluşturmaktan ziyade Arap dünyasındaki mevcut ayrışmaları derinleştirmektedir. Arap devletleri kısa vadede planın yarattığı infial etrafında birleşmiş görünse dahi bölgede Filistin meselesine dair köklü görüş ayrılıkları devam etmektedir. Filistin meselesinde de tıpkı diğer bölgesel meseleler üzerinde olduğu gibi her bir ülke öncelikle kendi ekonomik ve güvenlik çıkarlarına odaklanmaktadır.

Arap devletlerinden gelen önemli tepkiler aslında Gazze’de savaş sonrası planların finansmanını üstlenmesi beklenen Körfez ülkeleri ile Filistin’in komşularından geldi. Suudi Arabistan, Trump’ın planına sert bir şekilde karşı çıkmış; dışişleri bakanlığı, Filistinlilerin topraklarından zorla çıkarılmayacağına dair taahhütte bulunmuştur. Veliaht Prens Muhammed bin Selman (MbS), Filistin devletinin kurulmasının bir zorunluluk olduğunu ve bu gerçekleşmeden Suudi Arabistan’ın İsrail ile barış yapmayacağını ifade etmiştir. Bu tutum Trump’ın Suudi Arabistan’ın artık bir Filistin devletinin kurulması meselesine önem vermediği yönündeki iddiasıyla çelişmektedir. Mısır ise Gazzelileri kabul etmeyeceğini açıklamış ve Kahire halkının, Gazzelilerin yerlerinden edilmesi sürecine destek verilmesi durumunda bunu protesto edeceği uyarısında bulunmuştur. Ayrıca Gazzelilerin yerlerinde kalarak zorla yerlerinden edilmeden bölgelerini yeniden inşa etmelerini savunmaktadır. Buna ek olarak Mısır, Gazze sınırı boyunca olası gelişmelere karşı askerî tedbirler almıştır.

Bütün bunların yanında Ürdün Kralı II. Abdullah, Trump’ın planını büyük bir tehdit olarak görmektedir. Ürdün, büyük bir Filistinli göçünün ülkenin istikrarını bozabileceği ve ulusal kimliğini tehlikeye atabileceği endişesini taşımaktadır. Bu doğrultuda Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar’ı plana karşı çıkmaya teşvik etmektedir. Gazzelilerin Ürdün’e taşınmasının kaosa yol açabileceği ve hatta Ürdün’ün İsrail ile olan barışını riske atabileceği konusunda Amerika Birleşik Devletlerini (ABD) uyarmaktadır. Her ne kadar Kral II. Abdullah ABD’ye ziyaretinde doğrudan Trump’ın söylemleriyle taban tabana zıt açıklamalar yapmamış olsa dahi Arap dünyasındaki ortak oluşumlarda yer almış ve  geçtiğimiz günlerde MbS’nin Riyad’da Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri ve bölge ülkeleri arasında düzenlediği istişare toplantısına katılmıştı.

Doha, diğer Arap devletleriyle birlikte Filistinlilerin topraklarından edilmesine yönelik herhangi bir plana karşı çıkmış ve bunun daha fazla çatışmaya yol açacağı konusunda uyarıda bulunmuştur. Bu tutum Katar’ın Filistinlilere uzun süredir devam eden desteğini ve Gazze ateşkesi görüşmelerindeki rolünü yansıtmaktadır. Hatta 2020’de İsrail ile barış anlaşması imzalayan BAE dahi Trump’ın önerisini reddetmiştir. BAE Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayid ABD’ye, Filistinlilerin yerlerinden edilmesinin kabul edilemez olduğunu belirtmiş ve Gazze’nin yeniden inşasının iki devletli bir çözüme yol açması gerektiğini vurgulamıştır.

Trump’ın planı, Arap devletlerini kısa bir süreliğine birleştirmişse de bu birliktelik yalnızca ilgili plana karşıtlık temelinde gerçekleşmiştir. Uzun süredir devam eden ayrışmalar varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Öncelikle Filistin siyasi hayatında Hamas’ın yerini kimin alacağı ve yeniden inşa sürecinin kim tarafından finanse edileceği konusundaki anlaşmazlıklar öne çıkmaktadır. Mısır, Körfez ülkeleri tarafından finanse edilecek ve uzun dönem sürecek bir çözüm önerirken tüm taraflar bu konuda hemfikir değildir. Arap dünyasında, Gazzelilerin zorla yerinden edilmeleri politikasının engellenmesi konusunda bir uzlaşı olsa dahi, Gazze’nin nasıl yönetileceği ve yeniden yapılandırılacağı hakkında görüş ayrılıkları devam etmektedir.

Aslına bakılırsa bu sonuç, tarihsel bir süreci yansıtmaktadır. Filistin için Arap devletlerinin ortaya koyduğu dayanışma gösterileri, sıklıkla Arap dünyasındaki derin ayrışmaları gizlemektedir. 1948’den bu yana, Arap devletleri İsrail’e karşı birlikteliklerini ilan etmiş ancak eylemleri çoğu zaman bu söylemden sapmıştır. 2002 Arap Barış Girişimi, İsrail’e Filistin devleti karşılığında normalleşmiş ilişkiler önererek ortak bir vizyonu simgelemiş ancak nihayetinde bu girişim Arap devletlerini bir arada tutmayı başaramamıştır. Neredeyse 20 yıldan az bir süre sonra 2020’ye gelindiğinde, BAE, Bahreyn, Fas ve Sudan hep birlikte hareket etme yaklaşımını terk ederek İsrail ile ilişkilerini normalleştirmiş ve ulusal çıkarlarını önceliklendirmiştir.

2020 yılındaki İbrahim Anlaşmaları, bölgesel dinamikleri kökten değiştirmiştir. Bu anlaşmalar, İsrail ile bazı Körfez devletleri arasında yeni bir iş birliği ekseni oluşturmuş ancak aynı zamanda bu anlaşmaları Filistin davasına ihanet olarak gören diğer Arap ve Filistinli liderleri yabancılaştırmıştır. Filistinlilerin bu anlaşmalara ilk tepkisi kınama olmuş ve anlaşmalar, İsrail ile angajman yanlısı devletler ve bunu reddeden devletler arasındaki ayrışmayı derinleştirmiştir. Dolayısıyla bu çerçevede günümüzde Arap dünyasındaki bölünme açıktır. BAE ve Bahreyn, İsrail ile açık ilişkileri benimsemişken Cezayir, Irak, Katar, Kuveyt (Arap olmayan İran da dâhil) gibi ülkeler normalleşmeye karşı çıkmaktadır. ABD müttefiki olan Arap devletleri arasında dahi İsrail ile ilişkiler konusunda bir yelpaze mevcuttur; Katar ve Ürdün, İsrail ile ilişkilerini belirli sınırlar içinde sürdürmekte, Suudi Arabistan ise herhangi bir barış için Filistin devletini önkoşul olarak savunmaktadır. Tüm bu süreç değerlendirildiğinde Trump’ın Gazze planının mevcut fay hatlarını daha da derinleştirdiği görülmektedir. Plan Arap liderleri, pan-Arap idealleri ile realpolitik arasındaki gerilimi yeniden değerlendirmeye zorlamaktadır. Trump’ın planına yönelik güçlü ortak kınamalar, Arap dünyasının Filistin meselesine yaklaşımında yaygın olan uyumsuz öncelikleri ve ittifakları tam anlamıyla örtbas edememektedir.

ORSAM  asdasd

Gökhan Ereli

Tüm Yazılarını Gör

Başlıklar

Bu Yazıyı Paylaşın
Yazdır

Benzer Yayınlar